Dernek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Madde11 Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü

  1. Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
  2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düze­ninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1982)

  1. Dernek Kurma Hürriyeti

Madde 33 – (Değişik: 3/10/2001-4709/12 md.)

Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenme­sinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin ko­runması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç iş­lenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hal­lerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin ona­yına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir. Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.

KARAR NO : 1

RG No :29232-RG.T. :10.01.2015

B.No : 2013 /5447-K.T:16.10.2014

  1. AİHM,kamugörevlilerinintoplusözleşmeyapmahakkıkonusunda, başlangıçta, AİHS’nin 11. maddesinin, sendikalara özel bir muamele öngörme­diğini ve özellikle de toplu sözleşme yapma hakkını güvence altına almadığını değerlendirmiştir {bkz. İsveçli Lokomotif Sürücüleri Sendikası/İsveç, A serisi, no:20, 6/2/1976, § 39). Ayrıca bu hakkın, AİHS tarafından güvence altına alman bir hakkın özünde mutlaka var olan bir unsur oluşturmadığını da ifade etmiştir (bkz. Schmidt ve Dahlström/İsveç, A serisi no: 21, 6/2/1976, § 34).

41.Daha sonra AİHM, toplu iş sözleşmesinin, sendika özgürlüğünün etkili bir şekilde kullanılması açısından vazgeçilmez bir unsur olmamasına rağmen, sendikalar açısından üyelerinin çıkarlarını korumak için yarar­lanılacak yollardan biri olabileceğini değerlendirmiştir. Sendika, üyeleri adına söyleyeceklerini dinlemesi için işverenini ikna etmeye çalışmak konusunda bir şekilde özgür olmalıdır (bkz. Wilson§Ulusal GazetecilerBirliği ve Diğer­leri/Birleşik Krallık, no: 30668/96, 30671/96,30678/96,2002, § 44).

  1. AİHM, toplu iş sözleşmesi imzalama hakkının, üyelerinin çıkarlarını sağlama ve korumanın tek yolu olabileceğini göz önünde bulundurmuştur. AİHM bununla ilgili olarak, sendika özgürlüğü ile toplu iş sözleşmesi imzalama özgürlüğü arasındaki organik bağın, Avrupa Sosyal Şartı içerisinde yer alan Bağımsız Uzmanlar Komitesi tarafından değerlendirildiğini belirtmiştir (bkz. Demir ve Baykara/Türkiye, B.no: 34503/97, 12/11/2008, §35).
  2. AİHM, toplu iş sözleşmesinin, sendikal özgürlüğün bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir (bkz. Demir ve Baykara /Türkiye, B.no: 34503/97, 12/11/2008, §36).
  3. 44. Sonuç olarak AİHM, toplu iş sözleşmesinin, sendikal özgürlüğün bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, sendikal haklar çerçevesinde sen­dikalar ile devletarasında toplu görüşme ve bu görüşme sonunda toplu iş sözleşmesi yapılabileceğini ve bu sözleşmenin geçerli olduğunu kabul etmiştir. Öte yandan kamu görevlileri olan memurlartarafından kurulan sendikaların, işveren konumundaki idare ile toplu görüşme ve sonucundayapılan toplu sözleşmenin, Türkiye tarafından imzalanmış olan uluslararası sözleşmelereuygun olduğunu, toplu sözleşmenin, sendika için üyelerinin çıkarlarını iyileştirme vekorumanın temel bir yolu olduğunu ortaya koymuştur.
  4. Sendikaya üye olmama hakkına AİHS’de açıkça yer verilmemiş ol­ması, örgütlenme özgürlüğünün negatif yönünün AİHS’in 11. maddesinin dışında bırakıldığı ve sendikaya üye olmaya zorlamanın bu hükmün amacına uygun olduğu anlamına gelmez. AİHS’in 11. maddesinin, sendika üyeliği anlam­ında her türlü zorlamaya izin verecek şekilde yorumlanması, bu hükmün amaçladığı özgürlüğün özünü zedeler (bkz. Young, James ve IVebster / Birleşik Krallık, B.No: 7601/76; 7806/77,13/8/1981, § 52).

73.Belli bir sendikaya üye olmaya zorlama, AİHS anlamında her zaman sorun oluşturmasa da, somut olayın koşulları altında belirli bir zorlama şekli, AİHS’in 11. Maddesi ile korunan örgütlenme özgürlüğünün özüne zarar vere­bilir (bkz. Gustafsson / İsveç, B.No: 15573/89,25/4/1996, §45).

  1. Örgütlenme özgürlüğünün amaçlarından biri, AİHS’in 9. ve 10. mad­delerinde güvence altına alınan kişisel düşüncelerin korunmasıdır. Bu koruma, negatif ve pozitif örgütlenme özgürlüğünün birlikte güvence altına alınmasıyla sağlanabilir (bkz. Chassagnou ve Diğerleri /Fransa, B.No: 25088/94, 28331/95, 28443/95, 29/4/1999, § 103). Kişisel düşüncelerin korunması ise, AİHS’in 11. maddesinde zımni olarak kabul edilen kişinin seçim yapma hakkının önemli bir sonucu ve bu maddenin negatif yönünü ortaya koyan önemli bir unsurdur (bkz. Sorensen ve Rasmussen / Danimarka, B.No: 52562/99, 52620/99, 11/1/2006, § 54).
  2. Sendikalhaklarınkullanılmasıkonusunda devletinpozitif venegatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Anayasa’nın 51. maddesi uyarınca çalışanlar, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptirler. Bu hakların gerçek ve etkili şekilde serbestçe kullanılmasını sağlamak, devletin pozitif yükümlülüğü içindedir. 51. maddede ayrıca, hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üye­likten ayrılmaya zorlanamayacağı düzenlenmiş olup, bu hakların serbestçe kullanılmasını sağlamak ve buna ilişkin engelleyici durumları ortadan kaldırmak da devletin negatif yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmektedir.

76.AİHS’nin 11. maddesi temel olarak, maddede yer verilen haklardan etkili bir şekilde faydalanılmasını sağlama konusunda devletin pozitif yüküm­lülüğünü gerekli kılar. Bunun yanında, sendikaya üye olmama hakkına AİHS’de yer verilmemiş olması, örgütlenme özgürlüğünün negatif yönünün AİHS’in11. maddesinin dışında bırakıldığı anlamına gelmeyeceği için sendi­kaya üye olmaya zorlama da 11. maddeye aykırılık oluşturur. AİHS’deki bu düzenleme ve anlayışa paralel olarak, Anayasa’nın 51. maddesi de, sendikaya serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklan ile hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaması ilkesi devletin bu hak kapsamındaki pozitif ve negatif yükümlülüklerini içermektedir.

  1. Somut olayda, başvurucu, kamu görevlisi olarak Fatih Belediyesi Zabıta Müdürlüğünde çalışmakta olup, BEM-BİR-SEN üyesi değildir. Belediye ile BEM-BİR-SEN arasında 4/10/2005 tarihinde “Sosyal Yardım Sözleşmesi” düzenlenmiş, ancak BEM-BİR- SENüyesiolmayan veya anılan Sendikaya aidat ödemeyen kamu görevlilerinin bu sözleşmeden yararlanamayacakları ve bu kişilere aylık sosyal yardım ödemesi yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak, AİHM’e göre, AİHS’in11. Maddesi uyarınca, sendika üyelerine Devlet tarafından farklı muamele yapılamaz (bkz. Akat/Türkiye, B.No. 450050/98, 20/9/2005).
  2. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele, “sendikaya üye olmama özgürlüğüne”yönelikbir müdahale bulunup bulunmadığını belirle­mektir. Sonraki aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığının, söz konusuhakkınözünüzedeleyecekölçüdekısıt­lanıpkısıtlanmadığının,kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup olmadığının ve kullanılan araçların orantısız olup olmadığının tespit edilmesi ge­rekir.
  3. Sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı, sendikaya üye olmama özgürlüğünü de içerir. BEM-BİR-SEN ile Belediye arasında yapılan “Sosyal Yardım Sözleşmesi” ile kamu görevlilerine, anılan Belediye tarafından her ay maaşlarına ek olarak sosyal yardım ödemesi yapılması kararlaştırıldığı halde, so­syal yardım ödemesi yapılmasının temel şartı olarak, BEM-BİR-SEN’e üye o­lunması veya üye olunmasa dahi sendika üyelik aidatının ödenmesinin gösteril­mesi ve bu aidatın da üye olanların ödediği aidattan yüksek olması, Anayasa’nın 51. maddesine ve AİHS’in 11. maddesine aykırı olarak, sendikaya üye olmaya zorlama, dolayısıyla sendikaya üye olmama özgürlüğüne müdahale niteliğinde kabul edilebilir.

ii.Müdahalenin Haklı Sebeplere Dayanması Hakkında

  1. Sendikaya üye olmama özgürlüğüne yapılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 13. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu itibarla, sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

1.Kanunlar Tarafından Öngörülme

  1. BEM-BİR-SEN ile kamu kurumu niteliğindeki Belediye arasında yapılan “Sosyal Yardım Sözleşmesi” ile kamu görevlilerine, anılan Belediye ta­rafından her ay maaşlarına ek olarak sosyal yardım ödemesi yapılması karar­laştırıldığı halde, sosyal yardım ödemesi yapılmasının temel şartı olarak, BEM-BİR-SEN’e üye olunması veya üye olunmasa dahi sendika üyelik aidatının öden­mesinin gösterilmesi ve bu aidatın da üye olanların ödediği aidattan yüksek ol­ması sözleşme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek bir husustur. Anayasa’nın 48. maddesinde de belirtildiği üzere, hukuk sisteminde sözleşme özgürlüğü esastır. 5982 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 53. maddesinde ve 6289 sayılı Kanun ile 4688 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerden önce Sendikalara İdare ile toplu görüşme yapma hakları tanınmış, fakat toplu sözleşme yapma hakkı ile ilgili yasaklayıcı bir düzenleme yapılmamıştır. Dolayısıyla sözleşmenin imzalandığı 4/10/2005 tarihi itibarıyla, Belediye ile Sendika a­rasında böyle bir sözleşme yapılmasının hukuken mümkün olduğu ve buna engel olan hukuki bir düzenleme de mevcut olmadığına göre, anılan sözleşmenin “kanunlar tarafından öngörülme” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

2.Meşru Amaç

  1. 102. Başvuru konusu olayda, BEM-BİR-SEN ile Belediye arasında yapılan “Sosyal Yardım Sözleşmesi” ile kamu görevlilerine maaşlarına ek olarak yardım verilmesiyle kamu görevlilerinin ekonomik durumlarının daha iyi hale getirilmesi amaçlanmıştır. Bu sözleşmede, yardımdan faydalanmak için sendikaya üye olma şartının bulunması, sendika üyesi olmayanların ise üyelik aidatının iki katını ödemeleri şartı ile yardımdan yararlanabilmeleri, örgütlenmeye ve sendika üyeliğine teşvik mahiyetinde kabul edilebilir. Dolayısıyla bu yönden, yapılan sözleşmenin meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

3.Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve Ölçülülük

  1. Son olarak bu sözleşme ile kamu görevlilerine, Belediye tarafından her ay maaşlarına ek olarak tazminat ödemesi yapılması kararlaştırıldığı halde, sosyal yardım ödemesi yapılmasının temel şartı olarak, BEM-BİR-SEN’e üye olunması veya üye olunmasa dahi sendika üyelik aidatının ödenmesinin gösterilmesi ve bu aidatın da üye olanların ödediği aidattan yüksek olması ile “sendikaya üye olmama özgürlüğüne” yapılan müdahale arasında makul bir dengenin gözetilip gözetilmediği değerlendirilmelidir.
  2. Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihatlarında demokratik toplumu, “Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler.” (AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008) biçiminde tarif etmiştir. Başka bir deyişle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (Bkz. AYM, E.2009/59, K.2011/69, K.T. 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 17/4/2008).
  3. Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi”, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleri iki ayrı kriter olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki kriter arasında bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında demokratik toplum düzeni için gerekli olma şartı ile ölçülülük arasındaki bu ilişkiye dikkat çekmiş, “Temel hak ve özgürlüklere yönelik her hangi bir sınırlamanın, demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte, başka bir ifadeyle güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte, temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekir…” (AYM, E.2007/4, K.2007/81, K.T. 18/10/2007) diyerek, amaca, temel haklara en az müdahaleyle ulaşmayı sağlayacak aracın tercih edilmesi gerektiğine karar vermiştir.

106.Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçlan ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmakistenenamaçtanyola çıkılarak bu amaca ulaşılmakiçinseçilenaracın denetlenmesidir. Bu sebeple sendikaya üye olmama özgürlüğüne getirilen müdahalelerde,hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olupolmadığı değerlendi­rilmelidir.

  1. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlen­dirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan BEM-BİR-SEN’e üye olmayan­ların sosyal yardımdan yararlanmaları için anılan Sendikaya üye olanların öde­dikleri aidatın iki katını ödemek zorundabırakılmaları, sendikaya üye olmama özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekir ve “ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı olacaktır
  2. Bu çerçevede sendikaya üye olmama özgürlüğüne yapılan müda­halenin, izlenen meşru amaçla orantılı olup olmadığını belirleyebilmek için olayın bütünlüğüne bakılarak bu özgürlüğün özüne zarar verilip ve­rilmediğinin değerlendirilmesi gerekir. Sendikaya üye olmama şeklindeki ne­gatif özgürlüğün özüne zarar verecek ve makulolmayan şekilde sendikaya üye olmaya zorlama, ölçüsüz ve orantısız bir müdahale olarakkabuledilebilir.AİHS’in 11. maddesi temelolarak,maddede düzenlenen haklarınkullanılması sırasında kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşıkorunmayıamaçla­maktadır.
  3. Somut olayda, sosyal yardım ödemesi yapılmasının temel şartı olarak BEM- BİR-SEN’e üye olunması veya üye olunmasa dahi sendika üyelik aidatının ödenmesinin gösterilmesi ve bu aidatın da üye olanların ödediği aidattan yüksek olması nedeniyle sendikaya üye olmama özgürlüğüne yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı ve sendikaya üye olmama özgürlüğünün özüne müdahale niteliğinde olup olmadığı değerlendirilmiştir. “Sosyal Vardım Sözleşmesi” ile verilen sosyal yardımdan faydalanmak için Sendika üyesi olma zorunluluğu bulunmadığı, Sendikaya üye olmayanların da bu yardımdan yararlanabile­cekleri, bunun için BEM-BİR-SEN üyesi olanların ödediği sendikal aidatın sa­dece iki katının ödenmesi şartı (sözleşmenin 14. maddesinin (a) bendi gereği sendikaya üye olanlardan sözleşmedeki aylık ödenek tutarından %2, üye olma­yanlardan aylık %4 kadar kesinti yapılması şartı) bulunduğu dikkate alındığında, bu şart müdahale edilen hakkın özünüzedelemediği gibi, ölçüsüz bir müda­hale olarak da nitelendirilemez. Zira sosyal yardımdanyararlanmak için anılan Sendikaya üye olma zorunluluğu bulunmamakta olup, yalnızca üye o­lanların ödediği sendika aidatının iki katının ödenmesi yeterlidir. Bu durum ise sendikaya üye olmama özgürlüğünün özüne yönelik orantısız ve makul olmayan bir müdahale olarak değerlendirilemez.
  4. Yukarıdaki hususlar dikkate alındığında, BEM-BÎR-SEM’e üye olmayanların sosyal yardım sözleşmesinden yararlanmaları için anılan sendi­kaya üye olanların ödedikleri aidatın iki katını ödemeleri şartının sendikaya üye olmama özgürlüğüne yönelik orantısız bir müdahale olmadığı ve bu bağlamda demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde düzenlenen sendikaya üye olmama özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar veril­mesi gerekir. Üye Engin Yıldırım bu görüşe katılmamıştır.

KARAR NO : 2

RG No :29125-RG.T.:04.12.2014

B.No: 2013 /8463-K.T :18.09.2014

  1. 30. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. “Örgütlenme” kavramının Anayasa çerçevesinde özerk bir anlamı vardır vebireylerin devamlı olarak ve eşgüdüm içerisinde yürüttükleri faaliyetlerin hukukumuzdaörgütlenme olarak tanınma­ması Anayasa hükümleri kapsamında örgütlenme özgürlüğününzorunlu olarak gündeme gelmeyeceği anlamına gelmez.

31.Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları iz­leyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. De­mokrasilerde böyle bir “örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korun­ması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin men­faatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olansendikalar, bireylerin kendimenfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gele­bilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır.

  1. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, so­syal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel veortak çıkarlarınıkorumakamacıyla bir araya gelerek ör­gütlenebilmeserbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil, örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir {Belçika Ulusal Polis Sendikası/Belçika, B. No: 4464/70,27/10/1975 §38).
  2. Anayasa’nın 51-54. maddelerinde düzenlenen sendikal hak ve özgür­lükler, benzer güvenceler getiren başta Örgütlenme Özgürlüğü Sözleşmesi ile Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi olmak üzere ilgili Uluslara­rası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı ile tamam­lanmaktadır. Anayasa’nın 51-54. maddelerindedüzenlenensendikal hakveözgürlüklerinkapsamıyorumlanırken bu belgelerde yer alan ve ilgili organlar tarafından yorumlanan güvencelerin de göz önüne alınması gerekir.
  3. 36. Anayasa’nın 51. maddesi, devlet için hem negatifhem de pozitif yükümlülükler getirmektedir. Devletin, 51. madde çerçevesinde, bireylerin ve sendikanın örgütlenme özgürlüğüne müdahale etmemeye yönelik negatif yükümlülüğü, 51. Maddenin ikinci ila altıncı fıkralarında yer alan gere­kçelerle müdahaleye izin veren koşullara tabi tutulmuştur. Öte yandan her ne kadar sendika hakkının asıl amacı, “bireyi, korunan hakkınkullanılmasında kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı korumak ise de, bundanbaşka, korunan haklardan etkili bir şekilde yararlanmayı güvence altına almaya yönelik pozitif yükümlülükler de olabilir” (bkz. Wilson, Ulusal Gazeteciler Sendikası ve Diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 30668/96, 30671/96 ve 30678/96, 2/10/2002, § 41).
  4. Aslında, devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasında kesin ayrımlar yapmak her zaman olanaklı değildir. Buna karşın devletin bu her iki yükümlülüğüne ilişkin olarak da uygulanacak ölçütlerde de bir değişiklik olma­maktadır. Devletin ister pozitif ve isterse de negatif yükümlülüğü söz konusu olsun bireyin ve bir bütün olarak toplumun çatışan menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (bkz. Sorensen ve Rasmussen/Danimarka, B. No: 52562/99ve 52620/99, 11/1/2006 § 58). Anayasa Mahkemesi bu adil dengenin kurulup kurulmadığına karar verirken, kamu gücünü kullanan organ­ların bu alanda belirli bir takdir marjına sahip olduğunu göz önünde bulunduracaktır.

38.Sınırlanabilir bir hak olan sendika hakkı Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci ve izleyenfıkralarında sendika hakkına yönelik sınırlama sebeplerine yer verilmiştir.Ancak buözgürlüklere yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13. maddesindekiölçütlergözönüne alınmak zorundadır. Bu sebeple sendika hakkına getirilen sınırlandırmaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa’nın 51. Maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir.

  1. Müdahalenin Mevcudiyeti Hakkında
  2. Başvurucu, ülke çapında yapılan bir sendika eylemine katıldığı için kendisi hakkında uyarma cezası verilmesinin sendika hakkına müdahale teşkil ettiğini iddia etmektedir. Bakanlık görüşünde bu tür cezaların sendika hakkına müdahale oluşturduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun sendikal faaliyet kapsamında ülke çapında yapılan bir eyleme katılması nedeniyle cezalandırıl­ması ile başvurucunun sendika hakkına yönelik bir müdahale yapılmıştır.
  3. Müdahalenin Haklı Sebeplere Dayanması Hakkında
  4. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci ile altıncı fıkralarında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayan­madığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 13. ve 51. maddelerinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle, müdahalenin Anayasa’nın 13. Maddesindeöngörülen öze dokun­mama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlartarafından öngörülme, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâikCumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olupolmadığının belirlenmesi gerekir.

1.Müdahalenin Kanuniliği

  1. Yapılan müdahalede, Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci, üçüncü ve beşinci fıkralarında yer alan müdahalenin “kanun”la yapılması şartına aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmamıştır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde, 657 sayılı Kanun’un ”Toplu eylem ve hareketlerde bulunma yasağı” kenar başlıklı 26. maddesi ile “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar başlıklı 125. Maddesinin “kanunilik” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
  2. Meşru Amaç
  3. İlk Derece Mahkemesi “davacının 28/29 Mart tarihlerinde iki gün süreyle kesintisi: işe gitmediği, bu durumun ise kamu hizmetinin devamlılığı ve sürekliliği ilkelerine aykırılık teşkil ettiği gibi bu süre zarfında öğrencilerin temel hak ve hürriyetleri arasında yer alan eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakıldıkları” gerekçesi ile müdahalenin kamu düzeni ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacı güttüğünü belirtmiştir. Başvurucu bu hususta bir görüş bildirmemiştir.
  4. 44. Sendikahakkınayapılan birmüdahalenin meşru olabilmesi için bu müdahalenin Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebebiyle ve kanunla yapılmış olması gerekir.
  5. Başvurucunun mazeretsiz işe gelmemesi nedeniyle verilen disiplin cezasının Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan meşru amaçları hedeflediği kabul edilse bile müdahalenin gerekliliği konusunda yapılması gere­ken değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda müdahalenin meşruluğu sorununu çözmenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.
  6. 1982 Anayasasındabelirtilen”-demokratik toplum”kavramı,çağdaşve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. “Demokratik toplum” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile AİHS’nin bu ölçütün kullanıldığı 9., 10. ve 11. mad­deleri arasındaki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açıkfikirlilik temelinde yorumlan­malıdır (benzer yöndeki AİHM kararlan için bkz.Handyside/Birkşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Başkaya ve Okçuoğlu/Türkiye, B. No: 23536/94,24408/94, 8/7/1999, § 61).
  7. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, “Demo­krasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler.” (AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hakve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecedegüçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracıile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (B. No: 2013/409,25/6/2014, §94).

52.Genelolarakörgütlenme özgürlüğüveözel olarakdasendikahakkı Anayasa’da benimsenen temel değerlerden biri olan siyasal demokrasiyi somutlaştıran özgürlükler arasında yer alır ve demokratik toplumun temel değerlerinden birini oluşturur. Demokrasinin esasını meselelerin halka açık olarak tartışılması ve çözümlenmesi yeteneği oluşturur. Anayasa Mahkemesi dahaönceki kararlarındademokrasinin temellerininçoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olduğunu vurgulamıştır (B. No: 2013/409, 25/6/2014,§ 95). Buna göre sendika hakkını kullanan bireyler, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi, demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanırlar. Başka bir deyişle şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz ko­nusu olmadığı sürece, sendika hakkı çerçevesinde dile getirilen bazı görüşler veya bunların dile getirilme biçimi yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi, ifade, örgütlenme ve sendikal özgürlükleri ortadan kaldırmaya yö­nelik tedbirler demokrasiye hizmet edemez ve hatta tehlikeye düşürür. Huku­kun üstünlüğüne dayanan demokratik bir toplumda, farklı düşüncelerin sen­dikal özgürlükler veya başka yollarla dile getirilmesineimkan tanınmalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. Oya Ataman/Türkiye, B. No: 74552/01,5/3/2007, § 36).

  1. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilke­sidir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. mad­desinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunup bulunmadığını inceler (B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 96).

54.Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçlan ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir (B.No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 97).Bu sebeple sendikahakkına yapılan müd­ahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahaleninelverişli, ge­rekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.

  1. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlen­dirmelerintemel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin karar­larında dayandıklarıgerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından “demo­kratik bir toplumda gerekir ve”ölçülülük ilkesine uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığıolacaktır (B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 98).

56.AİHM, konuyla ilgiliilk kararlarındanitibaren, Sözleşme’nin10. veII. maddelerinin ikinci fıkralarında geçen “gerekir kavramının ne anlama geldiğini açıklamıştır. AİHM’e göre “gerekli” kavramı, “zorlayıcı bir toplumsal nedeni”\ (pressing social need) ima etmektedir {HandysideJBirleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 48).O halde örgütlenme özgürlüğüne ve sendika hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin, toplumsal birihtiyaçbaskısını karşılayıp karşılamadığınabakılması gerekecektir. Bu çerçevede bir müdahale,meşru amaçla orantılıbir müdahale olmalıdır;ikinciolarak müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla ilgili ve yeterli olmalıdır (Stankov ve İlinden Birleşik Makedonyalılar Örgütü /Bulgaristan, B. No:29221/95 29225/95, 2/10/2001, S 87).

  1. Dolayısıyla, başvurucununsendika faaliyetleriçerçevesindeişegel­memek şeklindeki eylemine verilen disiplin cezası nedeniyle müdahale edilen sendika hakkı ile disiplin cezası ile ulaşılmak istenen kamu yararı arasındaki dengenin ölçülü olduğunun kabulühalinde,disiplincezasıverilmesine ve açılandavanınderecemahkemelerince reddedilmesine ilişkin gerekçelerin i­nandırıcı, başka bir deyişle ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabilir (başka bir bağlamda benzer bir yaklaşım için bkz. B. No: 2012/1051,20/2/2014, § 87).
  2. 58. Dava konusu disiplin cezasının, olayların tamamı ışığında incelenmesi gerekir. Olay tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde devam eden İlköğretim ve Eğitim Kanunu Tasarısı görüşmelerinin sonlandırılması ve tasarının geri çe­kilmesini sağlamak amacıyla, EĞİTİM SEN Yönetim Kurulunun 6/3/2012 ta­rihli kararı ile 28 ve 29 Mart 2012 tarihlerinde tüm ülke çapında işe gelmeme eylemi yapılmasına karar verilmiştir. Başka bir deyişle dava konusu eylem günü, tüm ülkede, önceden bildirilmiştir. Söz konusu eylemin yapılmasına yetkilimer­ciler tarafındanitiraz edildiğideilerisürülmemiştir.Başvurucu bueyleme katıla­rak sendika hakkını kullanmıştır (benzer bir değerlendirme için bkz. Eze­lin/Fransa, B. No: 11800/85, 26/4/1991, § 41).
  3. 59. Başvurucu, EĞİTİM SEN’in düzenlediği söz konusu işe gelmeme ey­lemine katılmasınedeniyleuyarma cezasıilecezalandırılmıştır.Gerekida­reninolağanuygulamasında ve gerekse de idari yargının yerleşmiş içtihat­larında başvuru konusu olaydaolduğu gibi sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi halinde kişinin mazeret izninikullandığı kabul edilmekte ve di­siplin soruşturması açılmamaktadır. Ne var ki sendika üyelerinin sendikal faaliyet kapsamında işe gelmemeleri halinde mazeret izinli sayılacakları yönün­deki yerleşik hale gelen idari yargı içtihatlarına rağmen, idarenin ve yargının bir bütün olarak yeknesak hareket etmesini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri bulunmamaktadır. Bu sebeple mevcut başvurudaki gibi durumlarda sendika hak­kını kullanan kişilerin disiplin soruşturması tehdidi altında kaldıklarını not etmek gerekir.
  4. Öte yandan bir sendikal eylemin tümüyle yasaklanması veya gerçekleştirilmesininağır koşullara bağlanması hakkın özünezarar vermesimuhtemel olmakla birlikte mevcut başvurudaki gibi sendika üyelerinin iş bırakma türü eylemlere katılmasına ilişkin yasal düzenlemeler ve yasal düzenle­melere bağlı olarak genel düzenleyici işlemler yapmak, yasama ve yürütme org­anlarının takdirindedir.
  5. 61. Başvurucunun bir devlet okulunda öğretmen olduğu göz önüne alındığında devlet memurlarının bu haktan bütünüyle mahrum bırakılama­yacaklarını da not etmek gerekir. Bununla birlikte, demokratik bir toplumda gerekliliği tartışılmaz olan durumlarda ordu, emniyet veya başka bazı sektörl­erde sendikalfaaliyetlere sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek bir görevde bulunduğu da ileri sürülmemiştir.

62.Tüm bunlara karşın verilen ceza hafif olsa da, başvurucu gibi sen­dikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru grev veya eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir niteliğe sahiptir (bkz. Kaya ve Seyhan/Türkiye, B. No: 30946/04, 15/12/2009, § 30; Karaçay/TUrkiye, B. No: 6615/03, 27/6/2007, § 37; Ezelin/Fransa, B. No: 11800/85, 26/4/1991, § 43).

  1. Açıklanan nedenlerle, her ne kadar hafif bir ceza olsa da şikâyet edi­len uyarma cezasının “toplumsalbir ihtiyaç baskısına”’tekabül etmemesi nedeniyle “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna varılmıştır. Bu sebeple başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 3

RG No :28864-RG T. : 27.12.2013

B.No : 2013 /5486-K.T:04.12.2013

  1. Sendika, çalışanların mali ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek için meydana getirilen kuruluştur. Sendikal özgürlük kavramı, sendika kurma hakkı ile sendikaya üye olma ve sendikadan çıkma haklarını kapsamaktadır. Sendikaya üye olma özgürlüğü, bir kimsenin sendikaya üyeliğinin iradî ol­masını gerektirir. Bu özgürlük aynı zamanda, birden çok sendikadan istenilen sendikayı seçme ve o sendikaya üye olma hakkını da içerir.

69.AİHM’egöre, Sözleşme’nin 11. maddesi, biçimsel olarak sendika özgürlüğünün yanı sıra, özeli itibarıyla dernek kurma ve toplantı özgürlüğü hakkını ortaya koymaktadır. Bu madde uyarınca, sendikaüyele­rine Devlet tarafından farklı muamele yapılamaz ve özellikle sendika üyesi olma hakkı başka bir yere atanmamayı gerektirmez (bkz. Akat/Türkiye, B.No. 450050/98, 20/9/2005).AİHM,II. maddenin herkesin bir sendikaya üye olma ve çıkarlarını koruma hakkını güvence altına aldığınıbelirtmektedir (bkz. Karaçay/Türkiye, B.No. 6615/03, 27/3/2007).

  1. Başvurucu, Tarım-İş Sendikasına üye olması nedeniyle mali haklarının kesildiğini, sendikaya üye olmayan veya nakilleri sonradan yapılan­ların önceki ücretlerini almaya devam ettiklerini, sendikaya üye olması nedeniyle ayrımcı muameleye tabi tutulduğunu belirterek, sendika üyesi olma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
  2. Başvurucu, Tuzla Belediyesinde çalıştığı dönemde I Iİ7.met-İş Sendi­kasına üye iken ve bu Sendika ile Belediye arasında düzenlenen toplu iş sözleşmesinden faydalanmakta iken Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına nakledilmesinden sonra 9/12/2010 tarihinde kendi isteğiyle Tarım-lş Sendi­kasına üye olmuştur. Başvurucu, anılan Sendikaya üye olmasındansonraTarım-İşSendikasıileBakanlıkarasındadüzenlenentopluiş sözleşmesinden yararlandın İm ıştır.
  3. Başvurucu, Tarım-İş Sendikasına üye olurken iradesinin sakatlandığı yönünde bir iddiada bulunmadığı gibi, sendikaya üye olduğu için eksik ödeme yapıldığı ve sendikaya üye olmaözgürlüğünün ihlal edildiği iddiasını davavetemyiz dilekçelerinde de ileri sürmemiştir. Başvurucuya, Tarım-İş Sendikası ile Bakanlık arasında düzenlenen ve Tarım-İş Sendikasına üye tüm çalışanlar için uygulanan toplu iş sözleşmesi uygulanmıştır. Başvurucu hakkında uygulanan kurallar ve toplu iş sözleşmesi ile Mahkemece verilen kararın gere­kçesi incelendiğinde, başvurucunun sendika üyesi olma hakkı ihlal edilmediği gibi, sendikaya üye olması nedeniyle farklı bir muameleye tabi tutulduğundan da bahsedilemez.

Leave a Reply

Your email address will not be published.