Silahların Eşitliği İlkesi – Çelişmeli Yargı

KARAR NO : 1

RG No :29116 -RG.T. :11.09.2014

B.No : 2013 / 6428 -K.T : 26.06.2014

70.Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesi­dir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mah­keme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan o­lumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildirler. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın, fiilenolumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılır. (Bkz., AİHM, Zagorodnikov/Rusya, B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).

72.AİHM, hükme esas olan ve gizli olduğu belirtilen belgelere tarafların erişiminin kısıtlanmasını ihlal sebebi saydığı birçok kararından biri olan Miran/Türkiye kararında, Askeri Yüksek İdari Mahkemesinde görülen davada “gizli” ibareli belgelerebaşvuranın erişiminin imkânsız olmasına ilişkin şikayet yönünden AİHS’in 6/1. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir {Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). AİHM, benzer bir kararında da “gizli” ibareli belgelere erişimin sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle AİHS’in 6/1. maddesinin ihlal edil­diğini hükme bağlamıştır (Güner Çorum/Türkiye, B. No: 59739/00, 31/10/2006, §§, 21-30).

gösteril­miştir.74.Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi veçelişmeli yargılama hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunmasıhukuk devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamayakatılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibiolması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildi­rebilme imkânının verilmesi olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin korunması, soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istis­naların yargılama usulünde yer alması mümkündürBu durumda dahi ve­rilmeyen veya karartılan bilgi ve belgelere karşı ilgilinin mahkemeye itirazda bulunabilme imkânı getirilmesi adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir gerekliliktir. Bu hususlar 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan 19/6/2010 tarih ve 6000 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup, değişikliğin sebebi olarak da AİHM’in 31/10/2006 tarihinde verdiği Aksoy (Eroğlu)/Türkiye karan

KARAR NO : 2

RG No :29064 -RG.T. :18.07.2014

B.No : 2013 / 3054 -K.T : 08.05.2014

49.Adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olan silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardanbirinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makulbir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yüküm­lülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukukdavaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması gerekir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013. § 32).

51.Komisyonların oluşumu ve çalışma usulü göz önünde bulundurulduğunda onların bir “Mahkeme” olarak görev ifa ettikleri söylene­mez. Bakanlığın görüş yazısındabelirtildiği üzere, komisyonların temel görevi, terör eylemleri veya terörle mücadelekapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının tespit etmek ve ayni ifa ya da nakdi ödeme suretiyle zararları karşılamaktır. Bu nedenle komisyon­larınbir mahkemegibisilahlarıneşitliği ilkesiningerektirdiğitümusuli güvenceleri sağlama zorunluluğu bulunmamaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İçyer/Türkiye, 18888/2, 12/1/2006, § 79). Diğer yandan, 5233 sayılı Kanun’un 12. Maddesi ile sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda il­gililerin yargı yoluna başvurma hakları saklı tutulmuş olup komisyonların ver­diği kararlarda başvurucunun ileri sürdüğü şekilde ilgili kanun hükmünün yo­rumlanması ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin gerçekleşmesi söz konusu ihlallere yönelik iddialarını bir mahkemeye sunma imkânı bulunmaktadır.

KARAR NO : 3

RG No :29051 -RG.T. :05.07.2014 balyoz

B.No : 2013 / 7800 -K.T : 18.06.2014

64.İlk Derece Mahkemesi yukarıda gösterildiği gibi, yeterli olmayan ge­rekçeler ile başvurucular tarafından sunulan bilirkişi raporları ve uzman mü­talaalarını göz ardıetmiştir. AİHM içtihatlarında da ortaya konulduğu gibi adil yargılanma hakkının temelunsurlarından biri olan “silahların eşitliği” ilkesi iddia makamının tanık veya bilirkişileri ile sanıkların tanık ve bilirkişilerinin duruşmalarda eşit muameleye tabi tutulması gerekir (bkz. Bömsch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, §§ 32-33).

65.Hem cezai, hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşit­liği ilkesi, taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekildeileri sürebilmeleri için fırsat verilmesini gerektirir (Kress/Fransa, B. No:39594/98,7/6/2001, § 72). Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Sözleşme’de bilirkişilerin mahkemeönünde dinlenmesi ile ilgili özel bir hüküm bulunmamasına karşın AİHM, bilirkişilikkurumunu, Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan tanıkdinletme hak­kından yola çıkarak ”silahların eşitliği ilkesi” ile bağlantı kurarakdeğerlen­dirmiştir(bkz.Bönisch/Avusturya, B.No: 8658/79,6/5/1985, §32; Brandstetter ,’Avusturya, B. No: 11170/84,12876/87,13468/87, 28/8/1991, § 42).

69.Buna karşınAnayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından sa­vunma kapsamında talep edilen savunma tanıklarının dinlenmesi talebinin reddi kararı gibi bilirkişi raporu alınması talebinin reddi kararının da sanıkların haklarını koruma amacına yönelik yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verilip verilmediğini incelemelidir.

71.Böylece başvurucuların, haklarında yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillerekarşıkovuşturmanıngenişletilmesiniistemehaklarıkısıtlanmış,cezayargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik olarak “silahlarıneşitliği” ilkesi ihlal edilmiştir.

72.Açıklanan nedenlerle, dijital delillerin değerlendirilmesine ilişkin şikayetler yönünden, başvurucuların sundukları bilirkişi raporları ve uzman mütalaalarının İlk Derece Mahkemesincekabul edilmemesivebukonularda Mahkemecebilirkişiincelemesi yaptırılması yolundaki taleplerinin de yetersiz gerekçelerle reddedilmesi, “gerekçeli karar hakkına” ve “silahların eşitliği” ilkesine aykırı olduğundan, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

KARAR NO : 4

RG No :29048 -RG.T. :02.07.2014

B.No : 2012/ 575-K.T : 08.05.2014

46.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), dosyaya ilişkin bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mahkemeye sunan AYİM Başsavcısının düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (bkz. Mi­ran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). Bu nedenle Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini hazırlama imkânı verilmesi çelişmeli yargılama ilkesi ile ilişkili olarak adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 33). Çelişmeli yargılama ilkesi, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin taraflar açısından ulaşılabilir olmasını gerekli kılar. Dolayısıyla belgelere ulaşamama çelişmeli yargılama ilkesi açısından sorun oluşturabilir.

48.Dosyanınincelenmesindenilk derece yargılamasısırasında Başsavcılık düşüncesininönceden taraflaratebliğedilip edilmediği hususuan­laşılamamaktadır. Başvurucu 31/5/2012 tarihli karar düzeltme istemli dilekçesinde Başsavcılık düşüncesinin kendisine tebliğ edilmediğini de ileri sürmemiştir. Ka­rar düzeltme incelemesi sırasındaalınan Başsavcılık düşüncesinin ise başvurucuyatebliğ edilerek başvurucunun bu düşüncelere cevap verdiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucu ilk derece yargılaması aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile karar düzeltme aşamasında Başsavcılık görüşünden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini hazırlama ve mahkemeye sunma imkânı bulmuştur (B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 46).

53.Somut davada AYİM Raportörü tarafından, dava dosyası incelenmiş ve uyuşmazlığa ilişkin açıklamaları AYİM Daire Başkanı ve üyelerine sunul­muştur. Raportörün açıklamalarından sonra Daire Başkanı vedört üye tarafından dava hakkında karar verilmiştir. Mevcut davada, Raportörün önyargılı davran­masına neden olacak düşünce sunduğunu gösteren herhangi bir unsur bulunmamaktadır. Raportörün düşüncesi başvurucuya tebliğ edilmemişse de bu durum adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez.

54.Diğer taraftan başvurucu eğer ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık ve Raportörün düşüncesi tebliğ edilmiş olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilavetezleri ileri süreceğine ilişkin olarak da herhangi bir açıklamada bulunmamış olup, somutolayda çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmediği anlaşılmaktadır.

KARAR NO : 5

RG No :28664-RG.T. :01.06.2013

B.No : 2013/1134-K.T: 16.05.2013

  1. 36. Diğer taraftan başvurucu eğer ilk derece yargılaması sırasında kendi lehine olan başsavcılık görüşü tebliğ edilmiş olsaydı mahkeme önünde dile geti­remediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine ilişkin olarak da herhangi bir açıkla­mada bulunmamıştır. Ayrıca AYİM’nin kararını verirken Başsavcılık görüşüne dayanmadığı da görülmektedir. Bu nedenle başvurucunun ilk derece yargıla­ması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden tebliğ edilmemesi sebebiyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkândan mahrum bırakıldığı söylenemez (Portekiz Futbol Federasyonu/Portekiz, 49639/09, 3/4/2012, §. 38). Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediği anlaşılm­aktadır.

KARAR NO : 6

RG No :28996-RG T. : 10.05.2014

B.No : 2012 /1034-K.T:20.03.2014

27.Başvurucu, diğer davaların aksine kendisinin başvuruya konu da­vasında ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararı kendisine tebliğ edilmeden ka­rarın Yargıtay’caonanmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve temyiz sebep­lerini belirtseydi davanın lehine sonuçlanabileceğini ve işine geri dönebileceğini iddia etse de Anayasa’nın 10. Maddesinin ilk fıkrasında sayılan hangi nedene dayalı olarak veya hangi sebeple ayrı muamele yapıldığından bahsetmemiştir. Başvurucunun çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik şikâyeti ise adil yargılan­mış olsa idi davanın lehine sonuçlanacağı iddiasını taşımakta ve doğrudan çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik olmadığından ayrıca incelenmesine ge­rek görülmemektedir. Başvurucu, başvuru dilekçesinde genel olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiş, silahların eşitliğinden ayrıca bahsetmemiştir. Bunun yanında başvurucuyla beraber davalıya da ilk derece mahkemesi kararı tebliğ edilmeden temyiz incelemesi yapıldığından başvurucunun davalıya göre zayıf konuma düşürüldüğü ya da usuli haklar bakımından davalıyla farklı koşullara tabi tutulduğu da söylenemez.

KARAR NO : 7

RG No :29136 -RG.T. : 01.10.2014

B.No : 2013 /2738- K.T: 16.07.2014

75.Çelişmeli yargılama hakkı kapsamında, mahkemece tarafların dinlenilmemesi, iddialarını sunma ve delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılamafaaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHMkararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No: 12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/ Netherlands, B. No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği ilkesi ile de yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda, davasını savunabilmesi açısından taraf­lar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması, medeni bir hakka ilişkin yargı­lamada da tarafların duruşmada hazır bulunmasını, daha genel bir ifade ile, yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını ve bu kapsamda yar­gılama evrakına ulaşma ve bunlar hakkında yorum yapma imkânının da kendilerine tanınmasını ifade etmektedir (B. No: 2013/4424,6/3/2013,§ 21).

KARAR NO : 8

RG No :28940 -RG.T. :13.03.2014

B.No : 2012 /574-K.T : 06.02.2014

52.Raportörler, daire başkanı gözetiminde kendilerine havale edilen da­vaları inceler, düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak bildirir, karar taslaklarını ve tutanaklarıhazırlarlar. Dolayısıyla dava dosyası hakkında karar verecek heyet ile birlikte çalışır ve heyetadına inceleme yaparak uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlarlar. Raportör düşüncelerinin,daire üyelerini etkileyebilecek kanaatleri taşımaları mümkün olmakla birlikte bu düşünceler mahkemenin iç işleyişine ilişkin ve nihai kararın verilmesi sürecinde hazırlanan bir görüş olup, rapor­törler bu görevi mahkeme veya daire başkanını temsilen yerine getirmektedir­ler. Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının bir unsuru olan silahların eşitliği ilkesi davanın tarafları arasındaki çelişmeli yargıyı güvence altına almakta olup, bu ilke mahkemenin iç işleyişine ilişkin usuller yönünden uygulanamaz (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Meral/Türkiye, B. No: 33446/02, 27/11//2007, § 40-42).

KARAR NO : 9

RG No : 28864RG.T. :27.12.2013

B.No: 2013/5486 K.T:04.12.2013

62.Başvurucu, Yargıtay tetkik hâkiminin görüşünün tarafına bildi­rilmediğini, bu şekilde savunma hakkı ve çelişmeli yargı ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

63.AİHM, Danıştay tetkik hâkiminin kanaatlerinin önceden tebliğ edilmemesine ilişkinolarakbuyargı mensubunungörevinin savcınıngöre­viylemukayeseedilebilirolmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. AİHMkararına göre, tetkik hâkimleri, Danıştay Başkanı ve kurul ve daire başkanları tarafındankendilerine verilen görevleri ye­rine getirmekle ve bunlar tarafından havale edilen davalarıincelemekle sorumlu iken, savcılar Danıştay Başsavcısının emri altında çalışmaktadırlar.Genel olarak tetkik hâkimleri soruşturma yapmayıp, daha evvel soruştur­ması tamamlanmışbir dosya hakkında görüşlerini sunmaktadırlar. Tetkik hâki­minin, mütalaasını yazılı ya dasözlü olarak sunarak, hâkimlerin karar vermesine yardımcı olmayı amaçladığı doğrudur.Ancak bu görevin, Danıştay Başkanı ve Daire Başkanlarını temsilen ye­rine getirdiği hukuki görevlerindenolduğugözükmektedir.DanıştayBaşkanıveDaireBaşkanlarının yönetimindeki tetkik hâkimleri karar taslaklarını yazar ve tutanakları hazırlarlar. Dolayısıyla AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasının bu bakımdan ihlal edilmediği sonucuna varmıştır (bkz. Meral/Türkiye, B.No. 33446/02, 27/11/2007).

64.Somut davada Yargıtay tetkik hâkimi tarafından, Kadıköy 3. İş Mah­kemesi dosyası ve kararıincelenerekrapor hazırlanmış,Yargıtay Daire Başkanı ve üyelerinesunulmuştur.Tetkikhâkiminin raporudinlendiktensonra Daire Başkanıvedörtüyetarafından hüküm düzeltilerekonanmıştır. Mevcutdavada, tetkikhâkiminin önyargılı davranmasına neden olacak rapor sunduğunu göste­ren herhangi bir unsur bulunmamaktadır. Tetkik hâkiminin raporu başvurucuya tebliğ edilmemişse de bu durum adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez.

KARAR NO : 10

RG No : 28864RG.T. :27.12.2013

B.No: 2013/1213 K.T: 04.12.2013

27.Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddi­aları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla bir­likte, belirli bir davayailişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek is­tenen delilin davayla ilgili olupolmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir (Benzer yöndeki AİHMkararı için bkz. Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B.No:10590/83, 6/12/1988, § 68).Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkeme­si’nin görevi kapsamındaolmayıp, Mahkemenin görevi başvuru konusu yargıla­manın bütünlüğü içinde adil olupolmadığınındeğerlendirilmesidir.Genelan­lamda hakkaniyete uygun bir yargılamanınyürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflaraiddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de da­hil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkanla­rın tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakka­niyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi ge­rekir.

28.Somut başvuru açısından, başvuruya konu Mahkeme kararında, çekin bir ödeme vasıtası olduğu ve kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğininkabulünün gerektiği, bu durumda mevcut çekin teminat amacıyla verilmiş olduğu yönündeki iddianın başvurucular tarafından yazılı delille ispat­lanması gereğine rağmen, belirtilen husus yazılı delille ispatlanmadığı gibi y­emin deliline de başvurulmayacağının başvurucular vekilincebeyanedildiği vebu itibarlabaşvurucuların iddialarını ispatedemedikleri gerekçesine dayanıla­rak başvurucuların davasının reddine karar verildiği ve ilk derece Mahkemesince oluşturulan karar ve gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle kanun yolu Mahkemelerinin denetiminden geçerek kesinleştiği, ayrıca başvuru dosyası kapsamından başvurucuların delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bula­madığına, yargılamaya etkin olarak katılma imkânının ellerinden alındığına ve yargılamadaki konumlarının önemli bir zarar gördüğüne dair bir bulgu saptanmadığı anlaşılmaktadır.

KARAR NO : 11

RG No :28851RG.T. :14.12.2013

B.No: 2012/1158K.T:21.11.2013

65.Tutukluluğunun gözden geçirilmesi esnasında yapılan incelemenin “çelişmeli yargı” ve “silahların eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHMkararı için bkz: Altınok/Türkiye, B. No: 31610/08, 29/11/2011, § 45).

67.Hürriyeti kısıtlanan kişinin, salıverilme talebine ilişkin karar veren ilk derece mahkemesi huzurunda hazır bulunması ancak itiraz incelemesinin yapıldığı mahkemeninönüne çıkmaması ve burada duruşma yapılmaması, si­lahların eşitliği ilkesi gözetildiğimüddetçe Anayasa’nın 19. maddesinin seki­zinci fıkrası ile sağlanan teminatları ihlal etmez (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Saghinadze ve Diğer­leri/Gürcistan, B. No: 18768/05, 27/5/2010, § 150; Depo/Polonya, B. No: 62324/00,12/12/2006, §§ 48^9).

73.Anayasa’nın19.maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen kural dik­kate alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa sürede karar verilmesi esasıdâhil olmak üzere tutukluluk kararına karşı yapılan her itirazda duruşma yapılması cezayargılaması sistemini işlemez hale getirecektir. Bu nedenle, Anayasa’nın 19. Maddesininsekizinci fıkrasında yer alan yargılama usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayıgerektirecek özel bir durum olmadığı sürece, tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için herdurumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Benzer yöndeki AİHM kararlan için bkz: Çatal/Türkiye, B. No: 26808/08,17/4/2012, §40; Altınok’Türkiye,B. No: 31610/08, 29/11/2011, §54).

74.Somut olayda başvurucular, tutukluluk halleri ile ilgili itirazlarını İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan 4/10/2012 tarihli duruşmada dile getirme ve mahkemeönünde sözlü savunma yapma fırsatı bulmuşlardır. Bu nedenle, İstanbul 10. Ağır CezaMahkemesince yapılan incelemeden 11 gün gibi makul bir süre sonra, 15/10/2012 tarihindeİstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz incelemesi sırasında duruşmayapılması gerekli değildir.

76.Tutukluluk halineitirazda bulunulan bir davada,CumhuriyetSavcısı ve tutuklunun davaya katılma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca tutukluluk haline itirazbaşvurusunda Cumhuriyet Savcısı ve tutuklu arasında silahların eşitliği il­kesinin gözetilmesi gerekir (Benzer yöndekiAİHM kararlarıiçinbkz: Ceviz/Türkiye,B.No:8140/08, 17/7/2012, § 52; Nikolova/Bulgaristan [BD], B. No: 31195/96, 25/3/1999, § 58).

77.Silahların eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşabilme­sine imkân verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet Savcısının görüşle­rine etkili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucunun söz konusu belgelere ulaşması halinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şe­kilde yerine getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber, ta­rafların beyanlarının birbirlerine bildirilmesi ve bu beyanlara cevap verebilme imkânına sahip olmaları gerekir.

78.Şüpheli veya sanığın salıverilme taleplerinin incelenmesine ilişkin usulün belirlendiği 5271 sayılı Kanun’un 105. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 6459 sayılıKanun’un 15. maddesi ile”Duruşma dışında bu karar verilirken Cum­huriyet savcısı,şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. ” cümlesi ek­lenerek, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilirken tarafların görüşlerinin alınmayacağı hükme bağlanmıştır. Böylece 6459 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 30/4/2013 tarihinden sonraki salıverilme taleplerinin duruşmadışındadeğerlendirilmesi halinde incelemelerdosyaüzerinden gerçekleştirile­cek ve tarafların görüşleri alınmayacaktır.

79.Somut olayda başvurucular, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk halinin devamına dair kararına 9/10/2012 tarihinde itiraz et­mişlerdir. Mahkeme, 5271 sayılı Kanun’un 270. maddesine göre Cumhuriyet Savcısının yazılı görüşünü almış ancak bu görüş başvuruculara bildirilmemiştir.BaşvurucularınCumhu­riyetSavcısınıngörüşünecevap verme imkânları olmamıştır. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk halinin devamına dair kararına karşıyapılaniti­raz, İstanbul 11.AğırCeza Mahkemesince 15/10/2012 tarihinde Cumhuriyet Savcısı görüşü doğrultusunda reddedilmiştir.

80.Tutukluluğa itiraz incelemesinde Cumhuriyet Savcılığından alman görüşün başvuruculara bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasınınihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 12

RG No : 28847RG.T. :10.12.2013

B.No: 2012/660 K.T:07.11.2013

32.Başvurucu, ek olarak davalı idare tarafından sunulan gizlilik dereceli bilgilerin kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ilerisürmektedir.

34.Başvuru konusu yargılama sonucunda verilen kararda davanın sü­resinde açılmaması yönünden reddi ile birlikte bir adet gizli zarfın iadesine de karar verildiği, bukararın davanın esasının tartışılması sonucu verilmiş bir karar olmadığı, gerekçeli karardagizli olduğu belirtilen zarftaki belgelerin mahkemece değerlendirildiğine ve karara esasteşkil ettiğine ilişkin açık bilgi­lerin yer almadığı anlaşılmaktadır.

KARAR NO : 13

RG No :28851-RG.T. :14.12.2013

B.No : 2013 /723 -K.T : 21.11.2013

45.Yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun talebini temelsiz bularak reddetmiş ve niçin te­melsiz bulduğunukararında açıklamıştır (§ 9). Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır CezaMahkemesi de “… yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair kararında belirtilengerekçelerde usul veyasaya aykırı bir husus bulunmadığı…” gerekçesiyle itirazıreddetmiştir. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ret kararında, hükme ulaşmayı sağlayanolay, bunların sebep­leri ve sonuca götüren nedensellik kurgusu değerlendirmelerinin yeterliaçıklıkta yapıldığı ve bunların gerekçeye temel oluşturduğu, itirazı inceleyen İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesinin kararında ise, detaylı bir açıklama bulunmamakla bir­likte İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına dayanak gerekçelerin yeterli bulunduğu anlaşılmaktadır.

49.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık veduruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı il­kesinin amacı adli mekanizmanınişleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önle­mektir. Bu yönüyle, hukuk devletini gerçekleştirmenin en önemli araçlarından biridir. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleniyapılması silahların eşitliği ilkesinin ve savunma haklarının güvencesini oluşturur. An­cak bu her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu an­lamına gelmez. Adilyargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibiamaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üze­rinden yapılması halinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (B. No: 2013/664,17/9/2013, § 32).

50.Somutolaydabaşvurucu,yargılamanınyenilenmesitalebiniinceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma yapmaksızın dosya üzerinden incelemeyaparak karar verdiğini ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ilerisürmüştür. Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olup bu yolun hangihallerde açılacağı 5271 sayılı Kanun’un 311. mad­desinde açıkça düzenlenmiş ve aynıKanun’un 321. maddesinde yeniden yargılanma talebinin esassız olması halinde talebinduruşmasız olarak redde­dileceği hükme bağlanmıştır. Bireyin suç işleyip işlemediğiyleilişkili olmayan böyle bir incelemenin duruşma açılmadan yapılmış olması nedeniyle adilyargılanma hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR NO : 14

RG No:29130 -RG.T. :25.09.2014

B.No : 2012 / 931 -K.T : 26.06.2014

72.Devletin, kendisi taraf olsun ya da olmasın, davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hale getiren kanuni düzenle­meler yapması,silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakka­niyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Arras ve Diğerleri/İtalya, B. No: 17972/07, 14/2/2012, § 43; Du­cret/Fransa, B. No: 40191/02, 12/6/2007, § 33). Bir başka ifadeyle yasama or­ganının, yargılamadaki taraflardan birinin lehine sonuç doğuracak şekilde kanun çıkarttığı durumlarda, davanın taraflarının eşit konumda olduğu söylenemez. Bunun için, yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir.

73.Özetle, yasama müdahalesi ile ilgili olarak silahların eşitliği güvencesideğerlendirilirken, yapılan müdahalenin yargılamanın taraf­larından birinin konumunda,diğer tarafanazaranorantısızve açıkbirden­gesizlikveyadezavantaj oluşturupoluşturulmadığının tespit edilmesi gerek­mektedir.

75.Anayasa’nın 36. maddesinde, adil yargılanma hakkıiçin herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınır­landırılmasımümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınır­lama nedeni öngörülmemişhakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede her­hangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da, Anayasa’nın başka madde­lerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Adil yargılanma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemelerin özgürlüğün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2010/83, K.2012/169, K.T. 1/11/2012). Silahların eşitliği ilkesi de adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak mutlak bir ilke olmayıp meşru kabul edi­lebilecek bir takım sınırlamalara tabi tutulabilir.

78.AİHM de yargılama sürecine yönelik yasama müdahalesi çerçevesinde silahların eşitliği ilkesinin mutlak olmadığını ve bazı şartlar altında müdahalenin meşrugörülebileceğini kabul etmektedir. Bunun için müdahalenin öngörülebilir nitelikte olması,yasamaorganınınböylebirmüdahaledebulun­makiçinzorlayıcıbirkamuyararıgerekçesinin bulunması ve kanuni düzen­lemenin taraflar arasında yargılama aşamasınageçilmeden yapılmış olması gerekir. Bu şartlardan en az birinin gerçekleşmemiş olması,müdahalenin hak ihlali olarak nitelendirilmesi için yeterlidir. (The National & ProvincialBuil­ding Society,The Leeds Permanent Building Society And The Yorkshire Buil­dingSociety/Birleşik Krallık, B. No: 21319/93, 21449/93, 21675/93,23/10/1997, § 112).

79.Benzer bir başvuruda AİHM, zorlayıcı kamu yararı gerekçesini tekrar­lamıştır. Homojen nitelikte bir emeklilik sisteminin tesisi için, belirli bir emekli kategorisine tanınmış bir imtiyazı ortadan kaldıran kanuni düzenlemenin genel olarak kamu yararı kapsamında değerlendirilebileceğini ancak hükümet gere­kçesinin, kanunun devam etmekte olan davalara etki edecek şekilde geçmişe yür­ütülmesine ilişkin sakıncaları ortadan kaldıracak derecede yeterli olduğunun ispatlanması gerektiği yönünde bir içtihat ortaya koymuştur (Arras ve Diğer­leri/İtalya, B. No: 17972/07,14/2/2012, § 49).

87.Görüldüğü üzere, her ne kadar kanun koyucunun, mevcut davaya etkili kanunçıkararak görülmekte olan davaya müdahale etmesinde zorlayıcı bir kamu yaran olduğukanaatine ulaşılmışsa da yasamanın müdahalesinin taraflar a­rasında yargılama başladıktansonra gerçekleştiği ve davanın esasına ilişkin sonucu belirlediği, müdahale sonucundabaşvurucunun davayı kazanmasının imkânsız hale geldiği, oysa dava açıldığı zaman yerleşik içtihat çerçevesinde başvurucunun davayı kazanmasının kuvvetle muhtemel olduğu, bu çerçevede öngörülebilir olmayan müdahalenin meşru kabul edilemeyeceği,müdahale sonucunda davalı Vakfın, başvurucuya nazaran önemli ölçüde avantajlı hale geldiği, bu şekilde yararlar dengesinin kendisine katlanılması zor külfetler yük­lenen başvurucu aleyhine bozulduğu ve bu durumun silahların eşitliği hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturduğuaçıktır.

KARAR NO : 15

RG No:29235-RG.T. : 13.01.2015

B.No : 2014 /1643 -K.T: 04.11.2014

34.Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsur­larından biri olarakkabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynıkoşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir durumadüşürülmeksizin iddia ve savun­malarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirmefırsatına sahip olması anlamına gelir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). AnayasaMahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgilihükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHMiçtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkesineAnayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13,2/7/2013, § 38).

35.Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddi­aları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla bir­likte, belirli bir davayailişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek is­tenen delilin davayla ilgili olupolmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamadageçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olupolmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp, Mah­kemeningörevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığınındeğerlendirilmesidir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesiiçin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilke­leri ışığında, taraflara iddialarını sunmakhususunda uygun olanakların sağlan­ması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzeredelillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Buanlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanınbütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (B. No: 2013/1213,4/12/2013, § 27).

36.Tanık, yargılamaya konu olay ile ilgili karar vermeye yetkili mah­kemenin kullandığı müşahhas ispat vasıtalardandır. Tanık beyanı ise taraflar­dan olmayan ancak olayın tanığı olmuş bir kişinin söz konusu olay hakkında edindiği bilgileri sübut konusunda karar verecek olan mahkeme ya da bu mah­keme yerine duruşma yaparak tanık dinlemeye yetkili kılınmış bir mahkeme veya hâkim huzurunda tanıklık ederken yaptığı sözlü açıklamalardır (B. No: 2013/99,20/3/2014, § 45).

37.AİHS’in 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ilk olarak, sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkı güvence altına alınmıştır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak, bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulmaları gere­kir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte, eğer bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturmaveya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimsetarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanığın haklan Sözleşme’nin 6. Maddesindekigüvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece butanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık duruşmada dinlen­meli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın, sanığın sorgulamadığı bir dönemde alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemez (B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).

38.AİHS’in 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ikinci ola­rak sanığın,savunmatanıklarının daiddiatanıklarıyla”aynıkoşullaraltında”davetedilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı güvence altına alınmıştır. Sanığa tanınan bu güvence, silahların eşitliği il­kesinin bir gereğidir. Tanıkların dinlenmek üzere çağırılmasınınuygunolupolmadığınındeğerlendirmesi,kuralolarak,derece mahkemelerinin takdir yet­kisi dahilindedir. AİHS’in 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi, sanığın lehine olan bütün tanıkların çağrılmasını ve dinlenmesini gerektir­mez. Bu düzenlemenin esas amacı, sanığın “aynı koşullar altında” ve “silahl­arın eşitliği ilkesi’ne uygun olarak tanık dinletme talebinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla, bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin hangi nedenlerle ö­nemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için neden gerekli olduğunu açıkla­mak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemesi gerekmektedir (B.No: 2013/99,20/3/2014, § 47).

39.Somut olayda başvurucu hakkındaki ceza davasında başvurucunun ve­kili 18/9/2008 tarihli 5. celsede dinletmek istedikleri tanıkların isimlerini iletmiş, Mahkeme,28/1/2009 tarihli 6. celse savunma tanıklarının dinlenmesine karar vermiştir. 15/4/2009tarihli 7. celsede dinlenen ilk savunma tanığı olayla ilgili olarak hiçbir bilgisinin olmadığınıbeyan etmiş, diğer iki savunma tanığının adreslerinin araştırılmasına karar verilmiştir. İkincisavunma tanığı 1/7/2009 ta­rihli duruşmada hazır olmuş ancak başvurucunun reddi hâkim talebinde bulun­ması nedeniyle dinlenememiş, başvurucu dinlenmesini de talep etmemiştir. 29/12/2009 tarihli son celsede Mahkeme, sanığın annesi olan son tanığın 10 celsedir hazır edilemediğini göz önünde bulundurarak hazırlık beyanı ile yetin­miş ve bu tanığın dinlenmesinden vazgeçmiştir.

40.Tanıkların dinlenmek üzere çağırılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesi kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi dahilin­dedir. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması içinniçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemelidir (B.No:2013/99, 20/3/2014, §54).

41.İlk DereceMahkemesi,mahkûmiyet kararıverirkeniddia makamının tanıklarının beyanlarına ve müşteki beyanlarına dayanmıştır. Ayrıca ne başvurucu ne deavukatı dinlenmeyen tanıkların dinlenmesinin yargılamanın sonucunu etkileyeceğini ilerisürmemişlerdir. Söz konusu yargılamada başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı,sadece dinlenmeyen bir tanığın beyanlarına dayanılarak da verilmemiştir.

42.Ayrıca dinlenen tanıkların sorgulanması esnasında İlk Derece Mah­kemesi Hakimi, başvurucunun tanıklarla doğrudan diyaloga girmesi yerine başvurucu vekilinintanıklara soru sormasını sağlamıştır. 5271 sayılı Kanun’un 201. maddesine göre sanığındoğrudan doğruya tanıklara soru sorma hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte 5271 sayılıKanun’un 203. maddesine göre duruşmanın idaresi ve disiplini hâkime ait olduğundan,doğrudan soru yöneltme konusunda hâkimin bir karar vermesi gerekmektedir. “Doğrudan”deyimi yargılama makamına rağmen değil, araya hâkim girmeksizin soru sormayı ifade etmektedir. Bu itibarla yargılamanın somut koşullarında çelişmeli yargılama ilkesi zarargörmeksizin davanın taraflarının tanıklara doğrudan soru sormalarının kısıtlanabileceğinikabul etmek gerekir.

43.Somut davanın koşullarında bizzat başvurucunun tanıklara doğru­dan sorusorması başvurucunun duruşmadaki fevri davranışlarının önlenmesi amacıyla kısıtlanmış ise de başvurucunun hazır bulunan avukatı doğrudan soru sorabilmiş, gerek başvurucu vegerekse avukatı tanık beyanlarından ha­berdar olmuş ve bu beyanların her biri hakkındayorum yapma imkânı elde etmişlerdir. Bu itibarla mevcut başvuruya konu yargılamadatanıkların din­lenmesine ilişkin olarak çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği söylene­mez.

44.Son olarak başvurucu, başvuru dilekçesindeki Telekomünikasyon İle­tişimBaşkanlığından (TİB) alınan telefon kayıtları ile santral kayıtları arasındaki çelişkininbilirkişi incelemesi ile giderilmesi gerektiği halde bu talebinin kabul edilmediğini ilerisürmüştür. Başvurucu İlk Derece Mahkemesindeki yargılama sırasında Mahkemeye böylebir talepte bulunmamıştır. Başvurucunun temyiz di­lekçesinde dile getirdiği bu talep ise Yargıtay’ca dikkate alınmamıştır.

45.AİHM, bilirkişilik kurumunu, Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numa­ralıfıkrasının (d) bendinde yer alan tanık dinletme hakkından yola çıkarak “sila­hların eşitliğiilkesi” ile bağlantı kurarak değerlendirmektedir (Bö­nisch/Avustuıya, B. No:8658/79,6/5/1985, § 32; Brandstetten/Avusturya, B.No: 11170/84.12876/87,13468/87, 28/8/1991, §42).

46.AİHM’ye göre, savunma makamının tanık dinletme taleplerinin ge­rekliliği yada bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değer­lendirilmesi hususları ulusal mahkemelerin yetkisi dahilindedir (S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44). Ulusalmahkemeler, Sözleşme’yle uyumlu olmak koşuluyla, somut davadaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olma­yacağını değerlendirdiği savunma tanıklarının dinlenmesi talebini reddedebilir (Huseyn ve Diğerleri/Azerbaycan, B. No: 35485/05, 45553/05, 35680/05 ve 36085/05,26/7/2011, §196).

47.Ceza muhakemesinde bilirkişi atanması konusu 5271 sayılı Kanun’un 63.maddesinde düzenlenmiştir. Madde metninde, çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyigerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına resen, Cumhuriyet savcısının,katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcinin istemiüzerine karar verilebileceği, ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ileçözülmesi olanaklı konularda bilirkişinin dinlenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Aynımaddenin (2) numaralı fıkrasında da, bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısınınbirden çok ola­rak saptanması konusunda yetkinin hâkim veya mahkemeye ait olduğubelirtil­miştir.

48.5271 sayılı Kanun’un 74. maddesi uyarınca sanığın şuurunun incelen­mesi,86. maddesi uyarınca ölüm muayenesi ve otopsi, 89. maddesi uyarınca ze­hirlenme, 73.maddesi uyarınca kalpazanlık, 75. maddesi uyarınca şüpheli veya sanığın beden muayenesi, 76. maddesi uyarınca diğer kişilerin beden muayenesi, 77. maddesi uya­rınca kadınınmuayenesi, 78. maddesi uyarınca moleküler genetik inceleme ge­rektiren durumlardamahkemece bilirkişiye başvurulması zorunluluğu bulunm­akta olup, bu durumlar dışındabilirkişi incelemesi yaptırılması mahkemenin tak­dirindedir.

49.Somut olayda başvurucu, TİB kayıtları ile santral kayıtları arasında varolduğunu iddia ettiği çelişkinin giderilmesiiçin İlk Derece Mahkemesinde bilirkişiincelemesi talebinde bulunmamıştır. Başvurucunun temyiz dilekçesinde dile getirdiği butalep ise Yargıtayca dikkate alınmamıştır.

50.Somut olay açısından, bilirkişi incelemesi talebinin Yargıtayca dikkatealınmamasının, yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığı açısından göz önündebulundurulması gereken “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” il­kelerini ihlal edipetmediğinin tespit edilmesi gerekir.

51.Ne İlk Derece Mahkemesi ne de Yargıtay TİB kayıtlan ile adliye san­tralkayıtları arasında bir çelişki tespit etmemiştir. İlk Derece Mahkemesi, başvurucununtelefonundan kısa zaman aralıkları içerisinde adliye santralının 26 defa arandığını tespitetmiş, adliye santral kayıtlarına göre de başvurucunun te­lefonundan yapılan aramalardanbirinin müşteki hâkimlerden birinin odasındaki telefona yapıldığını tespit etmiştir. Öteyandan Mahkeme yalnız bu kayıtlara dayanmamış, tanık beyanları ve müşteki beyan vetutanaklarına da itibar etmiştir. Son olarak yargılama konusuna ilişkin delillerin mutlakayargılama makamınca belirlenecek uzmanlarca değerlendirilmesi zorunluluğu dabulunmamaktadır.

52.Başvurucunun değerlendirmeleri ile İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtay’ınulaştıkları sonuçların farklı olması başvurucunun aleyhine ortaya konulan delillere etkiliolarakitiraz edemediği veçelişmeilkesine uyulmadığı anlamına gelmez.İlaveten,başvurucunun ileri sürdüğü teknik konudaki bi­lirkişi raporu alınmamış olmasının yargılamanın bütününü etkileyecek nite­likte olduğu kanaatine de ulaşılamamıştır.

KARAR NO : 16

RG No :29232 -RG.T. : 10.01.2015

B.No : 2013/8397-K.T: 16.10.2014

38.AÎHS’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve “suç isnadıaltındaki kişiler”e ilişkin olan “suçlamayla ilgili bilgilendirilme”, “sa­vunma için yeterlizaman ve kolaylıklara sahip olma”, “bizzat,müdafii va­sıtasıyla veya adli yardımlasavunma”, “tanık dinletme ve tanık sorgulama” ile “çevirmenden ücretsiz yararlanma”haklan, 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında koruma altına alınmış daha genel nitelikteki”hakkaniyete uygun yargılanma” hakkının özel görünüm şekilleridir (Sakhnovskiy/Rusya[BD], B. No: 21272/03, 2/11/2010, § 94; Asadbeyli ve Diğerleri/Azerbaycan, B. No:3653/05 14729/05 16519/06,11/12/2012, §§ 130-132).

39.Bu nedenle AİHS’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki özelgüvencelerin, 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan hakkaniyete uygun yargılanmahakkı ışığında değerlendirilmesi gerekir. Diğer taraftan 6. maddenin (3) numaralı fıkrasının(a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biriyorumlanırken diğerleri dikkate alınmalıdır (Bkz. Pelissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No:25444/94, 25/3/1999, §§51-54.).

40.Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebil­mesi için”silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında, taraf­lara iddialarını sunmakhususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Ta­raflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme nok­tasında uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (B. No: 2013/1213,4/12/2013, § 27).

41.AİHS’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ilk ola­rak, sanığıniddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkı güvence altına alınmıştır. Kovuşturmasırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural ola­rak, bu kanıtların aleni bir duruşmadave sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerekir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte, eğerbir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya yargılamaaşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilenifadelere dayandırılmış ise, sanığın hakları Sözleşme’nin 6. maddesindeki güvencelerlebağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu tanığınifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık duruşmada dinlen­meli ve sanıktarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın, sanığın sorgulamadığı bir dönemde alınan öncekiifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemez (B. No: 2013/99,20/3/2014, § 46).

42.AİHS’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ikinci olaraksanığın, savunmatanıklarının da iddiatanıklarıyla”aynıkoşullaraltında”davetedilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı güvence altına alınmıştır. Sanığatanınan bu güvence, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir. Tanıkların dinlenmek üzereçağırılmasınınuygunolupolmadığınındeğerlendirmesi,kuralolarak,derecemahkemelerinin takdir yet­kisi dahilindedir. AİHS’in 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi, sanığın lehine olan bütün tanıkların çağrılmasını ve dinlenme­sini gerektirmez. Budüzenlemenin esas amacı, sanığın “aynı koşullar altında” ve “silahların eşitliği ilkesi”neuygun olarak tanık dinletme talebinde bulunabilme­sinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla, birsanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu tanıklarındinlenmesinin hangi neden­lerle önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için nedengerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemesi gerekmektedir (B.No: 2013/99, 20/3/2014, §47).

43.Tanıkların dinlenmek üzere çağırılmasının uygun olup olmadığınındeğerlendirilmesi kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi dahilindedir. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp,ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması içinniçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemelidir (B. No:2013/99, 20/3/2014, § 54). Diğer yan­dan, 5271 sayılı Kanun’un 178. maddesine göre,mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın (başvurucunun) gösterdiği tanık veya uzman kişininçağrılması hakkınd­aki dilekçeyi reddettiğinde, sanık o kişileri mahkemeye getirebilir. Bukişiler duruşmada dinlenir.

44.Mahkemeler, somut davadaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcıolmayacağını değerlendirdiği savunmatanıklarının dinlenmesi tale­bini reddedebilir(Huseynve diğerleri/Azerbaycan, B. No: 35485/05, 45553/05,35680/05 ve 36085/05,26/7/2011, § 196).

45.Derece Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, mahkûmiyet karan verirken olayla ilgili doğrudan bilgi sahibi olan tanıkların beyanlarına ve yukarıdabahsi geçen delillere dayanmıştır(gerekçelikarar, s. 26-29).Başvurucu, savunmasına itibar edilmemesi halinde dilekçesinde belirttiği tanıkların dinlenmelerini talep etmiştir. Söz konusu yargılamada mahkeme, davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirerek, gösterilen tanıkların davayla ilgisini taktir etmiş, taleple ilgili olarak açık bir karar vermemiş, bu tanıkları dinlemeyerek talebi örtülü olarak reddetmiştir. Bu örtülü ret kararına rağmen başvurucu gösterdiği tanıkları mahkemede de hazır etmemiştir.

46.Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun ayrıca tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararının, sanık savunmalarına, diğer tanık beyanlarına ve maddi delillere dayanılarak verildiği de gözetildiğinde, yargılamanın bir bütün olarak adil olmadığına ilişkin bir bulguya da rastlanmamıştır.

47.Açıklanan nedenlerle, başvurucunun yargılandığı davada tanık dinletme talebinin kabul edilmediği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun” olduğuna karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 17

RG No :29028-RG.T. :17.12.2014

B.No : 2013 /997-K.T:15.10.2014

24.Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama il­kesitaraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hak­kının tanınmasınıve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Buanlamda, mahkemece tarafların din­lenilmemesi, delillere karşı çıkma imkanı verilmemesi,yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzeryöndeki AİHM kararı için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya, B. No.l2952/87, 23/06/1993, § 63). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili o­lup, bu iki ilkebirbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği birçokdurumda, davasını savunabilmesi açısından taraflar arasınd­aki denge bozulacaktır. Çelişmeliyargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması, medeni bir hakkailişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır bulunması da dahil olmak üzere, yargılamanınbütününe aktif olarak katılmalarını gerektirir.

25.Anayasa Mahkemesinin çelişmeli yargılanma ilkesi bağlamında yapacağıinceleme, başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığınındeğerlendirilmesidir (B. No. 2013/2116,23/1/2014, § 19).

26.Somut yargılama açısından, başvurucu tarafından idarece sunulan gizlibelgeler kendisine tebliğ edilmeksizin kararda kullanıldığı belirtilmekle birlikte, Mahkemekararında davacının da bilgisi dâhilinde olan terfi durumu ve atama sürecine ilişkin bilgilereve ataması açısından emsal gösterilen personele ait a­tama bilgileri ile ilgili mevzuathükümlerine yer verilmek suretiyle hüküm kurulduğu, emsal gösterilen personele ait atamabilgileri hususunda da başvurucunun idarenin savunmasına karşı verdiği dilekçe ile beyandabulunduğu, bu nedenle başvurucunun yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkândanmahrum bırakılmasının söz konusu olmadığı (Benzer yöndeki ka­rarlar için bkz. B. No.2013/1134, 16/5/2013, §§ 32-37; B. No. 2012/998, 7/11/2013, §§ 4(M1; B. No. 2012/660,7/11/2013, §§ 42-48) ve başvuruya konu yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında, başvurucuya karşı tarafça ileri sürülen veya dava dosyasına intikal eden dava malzemesineulaşma, bunları tet­kik ile beyan ve itirazlarını ileri sürme imkanı verilerek yargılamaya aktifkatılımının temin edildiği anlaşılmakla, başvurucunun çelişmeli yargılama il­kesinin ihlaledildiği yönündeki iddiasının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin”açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesigerekir.

KARAR NO : 18

RG No :29028-RG.T. :17.12.2014

B.No : 2013/4186-K.T:15.10.2014

42.AİHM, dosyaya ilişkin bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mah­kemeye sunan Savcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliğive çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ka­rar vermiştir (bkz. Miran/Türkiye, B.No: 43980/04, 21/4/2009). Bu nedenle Savcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğedilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini hazırlama imkânı verilmesi çelişmeliyargılama ilkesi ile ilişkili olarak adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No: 2013/1134,16/5/2013, § 33). Çelişmeli yargılama ilkesi, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin taraflaraçısından ulaşılabilir olmasını gerekli kılar. Dolayısıyla belgelere ulaşamama çelişmeliyargılama ilkesi açısından sorun oluşturabilir (B. No: 2012/575, 8/5/2014, § 46).

43.Başvurucuların iddialarından, yargılamanın yenilenmesi talebinin incelemesi sırasında alınan Savcılık mütalaasının kendilerine tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Ancak, Mahkeme tarafından başvuruculara tebliğ edilen yargılamanın yenilen­mesi talebinin reddi kararında, anılan Savcılık mütalaasına da yer verildiği ve başvurucuların söz konusu kararınkendilerine tebliği esnasında Savcılık görüşünün içeriğinden haberdar olduklarıgörülmektedir. Nitekim başvurucular, 1/4/2013 tarihli itiraz dilekçele­rinde, aleyhe olduğunu tespit ettikleri Savcılık görüşünün kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle “silahlarıneşitliği” ilkesinin ihlal edildiğini ifade et­mişlerdir. Başvurucular söz konusu dilekçelerinde,anılanSavcılık görüşüne neden katılmadıklarına ilişkinayrıca bir açıklamadabulunmamışlar, fakat genel olarak Savcılık mütalaasına uygun verilmiş olan Mahkemekararına yöne­lik karşı itirazlarını ileri sürmüşlerdir. Buna göre başvurucular, yargılamanınyenilenmesi talebinin incelenmesi aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile bu talebin reddinedair kararın tebliği sırasında Savcılık görüşünün içeriğinden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini hazırlama ve itiraz merciine sunma imkânı bulabilmişlerdir. Dolayısıyla, somut durumda çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

88.Başvurucular, yaptıkları itirazı inceleyen Muğla 2. Ağır Ceza Mahke­mesi tarafından alınan Savcının aleyhe görüşünün kendilerine tebliğ edilmemesi nedeniyle “silahların eşitliği” ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

93.Başvurucuların şikâyetlerinde, itiraz gerekçelerine ilişkin Cumhuriyet Savcısının görüşünün Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunulduğu, ancak kendilerine bu görüşün bir örneğinin gönderilmediği ve dolayısıyla buna yanıt verme hakkından mahrum bırakıldıkları anlaşılmaktadır.

94.Dosyanın incelemesinde, Cumhuriyet Savcısının, başvurucuların itirazlarının reddine yönelik olarak aleyhe mütalaada bulunduğu görülmektedir. Savcının mütalaası bu nedenle Mahkeme kararını etkileyici niteliktedir.

95.AİHM birçok kararında, bu tür hallerde, Savcının görüşünün niteliği ve başvuruculara, buna cevaben yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasını göz önündebulundurarak, başvurucuların çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Yine AİHM, çelişmeli yargılama hakkının ilke olarak, ulusal hukuk siste­minin bağımsız bir üyesi tarafından -Savcı gibi- mahkemenin kararını etkilemek üzere toplanan kanıtlar ve sunulan mütalaalarla ilgili olarak bir hukuk ya da ceza davasının taraflarına bilgi verilmesi ve bu taraflara da görüş bildirme olanağının tanınması anlamına geldiğini vurgulamıştır (bkz. Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 9/11/2000, § 34; Sağır/Türkiye, B. No: 37562/02, 19/10/2006, § 25-27; Mi­ran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009; Kılıç ve Korkut/Türkiye, B. No: 25949/03 ve 25976/03,12/2/2008), Dolayısıyla, Cumhuriyet Savcısı düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini hazırlama imkânı verilmesi çelişmeli yargılama ilkesi ile ilişkili ola­rak adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 33). Çelişmeli yargılama ilkesi, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin taraflar açısından ulaşılabilir olmasını gerekli kılar. Belgelere ulaşamama çelişmeli yargılama il­kesi açısından sorun oluşturabilir (B. No: 2012/575, 8/5/2014, § 46),

96.Bu açıklamalara göre,yargılamanın yenilenmesi yönündeki tal­epleri reddedilen başvurucularınİtiraz Mercii önündeki başarı şansını zede­leyen her türlümütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduklarının ka­bulü gerekmektedir. Özellikle,hakkaniyet açısından, bu tür mütalaaların bil­dirilmesi, başvurucuların itiraz mercii önündeduruşma hakkına sahip olma­ması gerçeği karşısında daha da zorunlu olmaktadır (benzeryöndeki AİHM kararı için bkz. Göç/Türkiye, B. No: 36590/97,9/11/2000, § 35).

KARAR NO : 19

RG No :29208 -RG.T.:17.12.2014

B.No: 2012 /1036 – K.T :15.10.2014

38.Silahların eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşabilmesine imkân verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet Savcısının görüşlerine et­kili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucunun söz konusu belgelere ulaşması halinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şekilde yerine getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber,taraflarınbeyan­larınınbirbirlerinebildirilmesive bu beyanlara cevap verebilme imkânına sahip olmaları gerekir (B. No: 2012/1158,21/1/2013, §77).

39.Somut olayda başvurucu, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk halinin devamına dair 12/10/2012 tarihli kararına itiraz etmiştir. İtiraz merci olan İzmir 8.Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının görüşünü almış ancak bu görüş başvurucuyabildirilmemiştir.BaşvurucununCumhu­riyet savcısınıngörüşüne cevap vermeimkânıolmamıştır. Tutukluluk halinin devamına dair karara yapılan itiraz, İzmir S. Ağır Ceza Mahkemesince 9/11/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısının talebine uygun olarak reddedilmiştir.

40.TutukluluğaitirazincelemesindeCumhuriyetsavcısınıngörüşünün başvurucuya bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddes­inin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 20

RG No :29208-RG.T.:17.12.2014

B.No: 2013 /4186 -K.T :15.10.2014

31.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık veduruşmalı yapılması ilkesidir (B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32). Buna göre, duruşmalarınkamuya açık olarak yürütülmesine ilişkin gere­klilik, adil yargılanma hakkının en önemligüvencelerinden biri olup; temel gayesi, kişileri, kamu denetiminden uzak, kapalı kapılarardında yürütülmekte olan gizli bir yargılama ve bunun doğuracağı endişelerden korumaktır. Dolayısıyla yargılamanın şeffaflığı, mahkemeye duyulması gereken güve­nin pekişmesini sağlamak ve davaların adil bir şekilde görülmesini temin etmek bakımından önemlidir.

32.Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı, adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamadakeyfîliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en ö­nemli gerçekleştirme araçlarındanbirisini oluşturur. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılmasısilahların eşitliği ilkesinin ve sa­vunma haklarının güvencesini oluşturur (B. No: 2013/664,17/9/2013, §32).

33.Diğer taraftan, duruşmaların teorik olarak kamuya açık olmasıyeterli olmayıp, bununuygulamaya yansıtılmasıda, bu güvencenin sağlan­ması bakımında gereklidir. Bu bakımdan, davanın tarafları dışında, başta basın olmak üzere, duruşmayıizlemek isteyen kişilerin duruşmaya katılım­larının kolaylaştırılmasına yönelik bir takımtedbirler alınması devletin göre­vidir. Bu kapsamda, kamunun duruşmanın yeri ve tarihi ileilgili olarak bilgi sahibi olabilmesi, bu bilgilerin gizli tutulmaması ve duruşmanın icraedileceği yerin fiilen erişime açık olması gereklidir. (Benzer yöndeki AİHJV1 kararı için bkz.Riepan/Avusturya, B. No. 35115/97,14/11/2000, § 29).

34.AİHM’ye göre, duruşma yapmamayı haklı gösteren istisnai durum­lar olmadığı sürece, ilk ve tek derece mahkemesinin huzurundaki yargıla­malarda, AIHS’nin 6/1. Maddesi uyarınca “açık duruşma hakkı” beraberinde “duruşma isteme hakkı”nı da getirir (bkz. Hakamson ve Sturesson/İsveç, B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 64; Fredin/İsveç (no:2), B,No: 18928/91, 23/2/1994, § 21; Allan Jacobss on/İsveç (no:2), B. No: 16970/90, 19/2/1998, §46; Kılıç ve Korkut/Türkiye, B. No: 25949/03 ve 25976/03, 12/2/2008, § 21).

35.Ancak “duruşmalı yargılamahakkı”, her türlüyargılamanınmutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmakşartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamalarınduruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal haklarınihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkeme­leri önünde duruşmalı yargılama yapılıpkarar verildikten sonra, kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılıolarak alındıktan sonra, dosya üzerinden yapılması halinde adil yargılanma hakkınınihlalinden söz edi­lemez (B. No: 2013/664,17/9/2013, § 32).

37.Anılan bu maddelerden de görüleceği gibi “yargılamanın yenilenmesi” yolu her ne kadar bir olağanüstü kanun yolu olarak düzenlenmiş ise de, Mah­kemece bu talebinduruşma açılmadan inceleneceği, ancak talebin kabul edilmesi halinde duruşmanın açılarak,yargılama sonucunda yeni bir hükmün verilmesi ve bu hükme karşı kanun yollarınabaşvurulması imkânınınbulunduğuanlaşılmak­tadır.Dolayısıyla,bireyinsuçişleyipişlemediğiyle ilişkili olmayan, sadece yeni­den yargılama şartlarının bulunup bulunmadığınadair gerçekleşen böyle bir incelemenin duruşma açılmadan yapılmış olması nedeniyle adilyargılanma hak­kının ihlal edildiği söylenemez.

KARAR NO : 21

RG No :29252-RG.T. :30.01.2015

B.No : 2013 /6986-K.T:05.11.2014

63.Başvuru konusu olayda, temyiz yargılaması sırasında dava dosyasına sunulan Danıştay savcı düşüncesi başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Başvurucu bu düşünceyi temyizbaşvurusunun reddine ve İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına ilişkin DanıştayAltıncı Dairesi kararında öğrenmiştir. Bu karara karşı başvurucunun yaptığı karar düzeltmetalebi hakkında karar verilmesinden önce 6352 sayılı Kanun’un 54. maddesiyle 2576 sayılıKanun’un 61. maddesinde değişiklik yapılarak Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıylabaktığı davalar dışında Danıştay savcısının düşünce verme yükümlülüğü ortadan kaldırılmışve başvurucunun karar düzeltme talebi hakkında Danıştay savcısı düşünce vermemiştir.

64.Bu durumda, başvurucu temyiz talebi hakkında verilen Danıştay savcı düşüncesinden temyiz talebinin reddine ilişkin kararın kendisine tebliği ile ha­berdar olmuşve karar düzeltme aşamasında bu düşünceye yönelik görüşlerini hazırlama ve DanıştayAltıncı Dairesine sunma imkânı bulmuştur.

65.Diğertaraftanbaşvurucueğer temyizyargılamasısırasında savcı düşüncesi tebliğ edilmiş olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ilerisüreceğineilişkinolarakdaherhangibiraçıklamadabulun­mamıştır.Bu nedenlebaşvurucunun temyiz yargılaması sırasında savcı düşüncesinin önceden tebliğ edilmemesisebebiyle yargılamanınsonucunu et­kileyecek usulibir imkândan mahrum bırakıldığısöylenemez. Sonuç olarak somut olayda çelişmeli yargılama hakkının ihlal edilmediğianlaşılmaktadır.

KARAR NO : 22

RG No :29252-RG.T. :30.01.2015

B.No : 2014 /5844-K.T:05.11.2014

45.AİHM, delilerin kabul edilebilirliği ile ilgili olarak, somut davada kullanılan delilin sanığın hazır bulunduğu duruşmada ve “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama ilkeleri ya da söz konusu delillerin yargılamanın bütününe olanetkisi çerçevesindedeğerlendirmektedir (Tammi­nen/Finlandiya. B.No: 40847/98, 15/6/2004, §§ 40-41; Barberâ,Messegue ve Jabardo/İspanya, B.No: 10590/83, 6/12/1988, §§ 68, 81-89). AİHM pek çokka­rarında, AİHS’in 19. maddesi bağlamında görevinin, Sözleşmeci Devletlerin Sözleşme’yeilişkin yükümlülüklerinin gözetilmesini sağlamak olduğunu, AİHS’in koruması altındabulunan hak ve özgürlükler ihlal edilmedikçe u­lusal bir mahkemenin olaylara ya da hukuka ilişkin yaptığı hataları inceleme görevinin bulunmadığını, AİHS’in 6. maddesinin adil yargılanma hakkını güvence altına almakla beraber bu maddenin öncelikli olarak ulusal hukuk bağlamında düzenlenmesi gereken bir konu olan delillerin kabul edilebilir­liğine ilişkinbir kuralortaya koymadığınıbelirtmektedir (Schenk’İsviçre, B.No: 10862/84, 12/7/1988, §§ 45-46; Desde/Türkiye, B.No: 23909/03, 1/2/2011, § 124).

KARAR NO : 23

RG No :29252 -RG.T.:30.01.2015

B.No: 2014 /5844-K.T :05.11.2014

26.Müdafi yardımından yararlanma hakkı, adil yargılama için suç isnadı altındaki kişilere savunma hakkı verilmesinin tek başına yeterli olmadığını ayrıca bu kişilerinkendilerini savunma imkânına da sahip olmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. Bukapsamdasavunma hakkınınetkinbirşekildekullanmaimkânınısağlayanmüdafiyardımından yararlanma hakkı aynı zamanda adil yargılanma hakkının diğer bir unsuru olan “silahların eşitliği” ilkesinin de gereğidir (B.No: 2014/3836, 17/9/2014, § 29). Diğer biranlatımla, müdafi yardımından yararlanma hakkı hem savunma hakkının etkin bir şekildekullanılmasını sağlamakta hem de silahların eşitliği ilkesine hayat vermektedir. Çünkümüdafi adil yargılamanın teminatı olarak belirmektedir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.