Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkı

KARAR NO : 1

RG No :28864 -RG T. : 27.12.2013

B.No : 2013/5486 -K.T: 04.12.2013

43.Mahkemelerin ”bağımsızlığı ve tarafsızlığı” adil yargılanmanın koşulları arasındadır. Mahkemelerin bağımsızlığı, genellikle hâkimlerin bağımsızlığı ile eş anlamlı kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır. Hâkimlerin bağımsızlığı, onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp, her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak olarak adalet dağıtacakları yolundaki güven ve inancı yerleştirme amacına yöneliktir. Demo­kratik bir toplumda, hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil, devlet yapısı içindeki tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da sağlanması gerekir. Başka herhangi bir kişi, kurum veya organdan emir alma­mak, yasamanın, yürütmenin ve diğer dış unsurların etki alanının dışında olmak, baskı altında olmamak şeklinde tanımlanan bağımsızlık, tarafların etki alanının dışında kalmayı, dava taraflarına karşı bağımsızlığı da kapsamakt­adır (AYM, E.2011/29, K.2012/49, 30/3/2012).

44.Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 6. Mad­desi bakımından bir mahkemenin “bağımsız” olup olmadığı incelenirken, üye­lerinin atanmabiçimi ve görev süreleri, dıştan gelecek baskılara karşı mevcut güvencelerin olup olmadığı ve bir bağımsızlık görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini tekrarlamaktadır. Bu hükmün altındaki anlamıyla “taraf­sızlık” şartıkonusunda uygulanacak iki test vardır: Birincisi belirli bir davada belirli bir yargıcın kişisel kanaati konusundaki kararı içerir. İkincisi ise hâkimin yasal yöndeki şüpheleri uzak tutmak konusunda yeterli garantiyi verip verme­diğinin araştırılmasıdır. Bu, heyet olan bir makama uygulandığında heyet üyele­rinin kişisel davranışlarından uzak olarak tarafsızlığına şüphe getirebilecek araştırılabilir gerçeklerin olup olmadığına karar vermek anlamına gelir. Bağımsızlık konusunda ise görünümün önemi olabilir. Bir makamın bağımsızlıktan yoksun oluşundan endişe duymak için yasal bir sebebin var olup olmadığına karar verilirken, tarafsız olmadığını savunanların dayandığı nokta ö­nemlidir. Buna rağmen bu kesin değildir. Kesin olan, endişenin tarafsız olarak doğruluğunun kanıtlanmasıdır (bkz. Çıraklar/Türkiye,B. No. 70/1997/854/1061, 28/10/1998).

45.AİHM, Sözleşme’nin 6 maddesinin 1. paragrafı bakımından bir mah­kemenin “tarafsızlığını” tespit ederken, öznel bir sınamaya yani belli bir olayda, belli bir yargıcınkişisel kanı ve davranışları ile nesnel bir sınamaya yani hiçbir şüpheye mahal vermeksizinyargıca yeterli güvence verilip verilmediğine bakıla­rak belirlenmesi gerektiğini hatırlatmıştır (bkz. Şahiner/Türkiye, B. No. 29279/95, 25/9/2001, § 35, 36).

46.Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (AÎHK), Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararı ile ilgili başvuruda, Kurul kararlarına karşı yargı yo­lunun kapalı olmasını, yargıç bağımsızlığının ihlali için yeterli bir neden olarak görmemiştir (AİHK, Uslu/Türkiye, B.No. 29860/96, 20/5/1998).

47.Tüm bu açıklamalar ışığında, AİHM, hâkimlerin yürütme ve diğer organlara karşı bağımsızlığına dikkat çekmekle beraber, hangi organ taraf­ından atandıkları hususunu tek başına mahkemelerin bağımsızlığını etkile­diğini kabul etmemektedir. AİHM’ye göre önemli olan yargılama yaparken hâkimlerin talimat almamalarıdır.

48.Öte yandan, 2802 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre hâkim ve savcı adayları, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki Genel İdare Hizmetleri Sınıfında bulunup,hâkimlik ve savcılığın sınıf ve derecelerine dâhil değildirler ve haklarında, Devlet Memurları Kanunu’nun bu Kanuna aykırı olmayan hüküm­leri uygulanır. Kanun’un 9. maddesinde, aynı Kanun’un 8. maddesinde belirtilen niteliklere sahip olup, yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenlerin Adalet Bakanlığınca adaylığa atanacakları, 10. maddesinde adaylık süresinin4954 sayılı TürkiyeAdaletAkademisi Kanunu hükümlerinetabiolduğu belir­tilmiş, 11. maddesinde adaylar hakkında düzenlenecek belgeler hâkim ve savcı adayları için ayrıca gösterilmiş, 12. maddesinde de kimi hallerde adaylık süresi içinde adaylığa son vermeişlemininAdaletBakanlığınca yapılacağıöngörül­müştür.AynıKanun’un 13. maddesinde de, stajım tamamlayan ve mani hali görülmeyen adayların mesleğe kabullerine, Anayasa’nın 159. maddesine koşut olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verileceği belirtilmiştir. Ayrıca mesleğe kabul, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Ka­nunu’nun4. maddesinde de Hâkimler ve Savcılar Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır (AYM, E.2005/47, K.2007/14, K.T. 7/2/2007).

49.Diğer taraftan, 4954 sayılı Kanun’un 28. maddesinde, adli ve idari yargıdahâkim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi eğitim süresinin iki yıl olduğu ve bu eğitim sonunda yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav hakkının daha tanınacağı; bu sınavda da başarılı olamayanların talepleri halinde Bakan­lıkça merkez veya taşra teşkilatında genel idare hizmetleri sınıfında bir kadroya atanabileceği, aksi halde bunların adaylığına Bakanlıkça son verileceği öngörül­müştür.

50.Anayasa’da yer alan “mahkemelerinbağımsızlığı”, “hâkimlik ve savcılık teminatı” ve “hâkimlik ve savcılık mesleği”ne ilişkin ilkeler, hâkimlik ve savcılık mesleğine kabul edilen ve fiilen bu görevi yapan hâkim ve savcılar için öngörülmüştür. Hâkimlik ve savcılık ise ancak Anayasa uyarınca mahkeme­lerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulup, görev yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul etme işlemi ile mümkündür. Mevcut düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, adayların mesleğe kabulden önceki dönemde, adaylığa atama sürecinde Kurul tarafından hâkimlik ve savcılıkmesleğinekabullerininyapılmamışolması veadaylıkdö­nemindeyargılama faaliyetinde de bulunmamaları nedeniyle hâkim ve savcı statüsünde sayılmaları mümkün değildir (AYM, E.2005/47, K.2007/14, 7/2/2007).

51.Somut olayda başvurucu, hâkimlerin mesleğe başlamalarının ve stajlarının Adalet Bakanlığına bağlı olarak gerçekleştirildiğini, adaylık eğitimi­nin Adalet Bakanlığınabağlı olan Adalet Akademisinde verildiğini, fiziki şartları kötü adliyelerde yoğun iş yüküaltında çalışmalarınınve kamumemurlarıolarak görevyapmalarınınbağımsızlık vetarafsızlıklarını zedelediğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ilerisürmüştür. Başvurucunun ihlal iddiaları incelendiğinde Mahkemenin ve hâkiminbağımsızlığı ve tarafsızlığını kuşkuya düşürecek olgunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

52.Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkı yönünden açık bir ihlal saptanmadığından, başvurucunun bu iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.

KARAR NO : 2

RG No :29136-RG T. : 01.10.2014

B.No : 2013 /2738 -K.T: 16.07.2014

38.Sözleşmenin 6. maddesinde açıkça, adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak, davanın tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkından söz edilmiştir.Anayasa’nın 36. maddesindemahkemelerin tarafsızlığından açıkçabahsedilmemekleberaber, Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca, bu hak da adil yargılanma hakkının zımnibir unsurudur (AYM, E. 2002/170, K. 2004/54, K.T. 5/5/2004). Ayrıca, mahkemelerintarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur olduğu nazara alındığında, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, Anayasanın 138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkınındeğerlendiril­mesindegözönündebulundurulması gerektiği açıktır (AYM, E. 2005/55, K. 2006/4, K.T. 5/1/2006; E. 1992/39, K. 1993/19, K.T. 29/4/1993).

39.Genel olarak tarafsızlık, davanın çözümünü etkileyecek bir ön­yargı, tarafgirlik ve menfaate sahip olunmaması ve davanın tarafları karşısında ve onların leh ve aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip o­lunmamasını ifade eder.

40.Tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu olup, bu kapsamda hâkimin birey olarak, mevcut davadaki kişisel tarafsızlığının yanı sıra, kurum olarakmahkemenin kişide bıraktığı izlenimin de dikkate alınması gerekmektedir (AYM, E.2005/55, K. 2006/4, K.T.5/1/2006).Yargılamayı yür­üten mahkeme üyelerinin taraflardanbiriyle veya anlaşmazlık konusu ile maddi veya manevi yakın bir bağının bulunması veyayargılama sürecinde sarf ettiği ifadeleri ile tarafsız olamayacağı yönünde meşru bir kanaat uyandır­ması, bunun yanı sıra davadan önce dava ile doğrudan bağlantılı bir konumda bulunması da tarafsızlığı ihlal edebilir. Ancak, belirli bir uyuşmazlıkta yargıla­mayı yürüten hâkimin taraflardan birine yönelik önyargılı ve taraflı bir tutu­munun, kişisel bir kanaatinin veya menfaatinin, bu bağlamda kişisel bir taraf­lılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir delil bulunmadığı ve bu husus kanıtlanmadığı müddetçe, tarafsız olduğunun bir karine olarak varsayılması zorunludur. Bunun yanı sıra, yargılama makamının tarafsızlığına ilişkin herhangi bir meşru kaygı veya korkuyu bertaraf edecek yeterli güvenceleri sunması da gerekmekte olup, bu husus tarafsızlığın nesnel boyutuna işaret etmektedir (Ben­zer yöndeki AİHM kararları için bkz. Gregory/Birleşik Krallık, B. No. 22299/93, 25/02/1997, §§ 43-49; Fey/Avuslurya, B. No. 14396/88, 24/2/1993, §§ 28-36; Hauschild/Danimarka, B. No.10486/83,24/5/1989, §§ 46-18; McGon­nell/Birleşik Krallık, B. No.28488/95, 08/2/2000, §§55-57).

KARAR NO : 3

RG No :28875 -RG.T. :07.01.2014

B.No: 2012/989- K.T:19.12.2013

34.Kanunla kurulmuş bir mahkemenin idareye ve davanın taraflarına karşı “bağımsız” olup olmadığının belirlenmesinde; üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, dış baskılara karşı teminatların varlığı ve mahkemenin bağımsız olduğu yönünde bir görüntü sergileyip sergilemediği önem arz et­mektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz: İbrahim Gürkan/ Türkiye, B. No: 10987110, 317/2012, § 13).

35.Bir mahkemenin “tarafsız” olup olmadığına karar verilirken ise, me­vcut davanın koşullarında, objektif olarak hiçbir şüpheye mahal vermeksizin da­vanın hakimine yeterli güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi ge­rekmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz: Feti Demirtaş/Türkiye, B. No: 5260/07, 17/01/2012, § 117).

38.AYİM’e atanan askeri hakimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hakimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek birhususunolmadığı,kararlarındandolayıidareyehesap verme durumunda bulun­madıkları, disipline ilişkin konuların AYİM YüksekDisiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığıgörülmektedir (B. No: 2013/1134,16/5/2013, § 29).

39.AYİM’de üye olarak atanan sınıf subayları yönünden ise, salt olarak Genelkurmay Başkanlığınca önerilen üç aday arasından seçilmesi sebebiyle bu üyelerin bağımsızlığının zedelendiği söylenemez. Sınıf subayıüyelerin nihai a­tama yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir. Bunların atanmasından sonra, sınıf subayı üyeler,askerihakim üyeler gibi, görevlerini yerinegetirirkendışmüdahaleyekarşıanayasalgüvence altındadırlar. Bu üyeler hakimlik görevleri süresince as­keri veya idari organlar tarafından görevlerinden alınamazlar. Sınıf subayı üye­lerin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yu­karıda bahsedilenDisiplinKurulunatabikılınmaları, görev süreleri zarfında i­dari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (BenzeryöndekiAİHM kararları içinbkz:MustafaYavuzveDiğerleri/Türkiye(kk.),B.No:29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No: 23522/05, 20141201 O,§ 30).

KARAR NO : 4

RG No :28946 -RG.T. :19.03.2014

B.No: 2012/1096- K.T:20.02.2013

34.Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken belir­tildiğiüzere, AYİM’nin oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’ye atanan askeri hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süre­leri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve Diğerleri/Türkiye (B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No: 23522/05,20/4/2010, §30).


35.
Açıklanan nedenlerle, mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu bölümünün “açıkça dayana­ktan yoksun olması”nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 5

RG No :28806 -RG.T. : 30.10.2013

B.No : 2012/1334-K.T:17.09.2013

35.AYİM’de üye olarak atanan sınıf subayları yönündenise salt bunların Genelkurmay Başkanlığınca önerilen üç aday arasından seçilmesi sebe­biyle bu üyelerin bağımsızlığının zedelendiği söylenemez. Sınıfsubayı üyele­rin nihai atama yetkisiCumhurbaşkanına aittir. Bunların atanmasından sonra, sınıf subayı üyeler, askeri hakimüyeler gibi, görevlerini yerine getirirken dış müdahaleye karşı anayasal güvencealtındadırlar. Bu üyeler hakimlik görevleri süresince askeri veya idari organlar tarafındangörevlerinden alınamazlar. Sınıf subayı üyelerinin en fazla dört yıllık bir süre ile görevyapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları,görev süre­leri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir. (Benzer yöndeki AİHMkararları için bkz. Mustafa Yavuz vd./Türkiye, 29870/96, 25/5/2000; Be­k’Türkiye, 23522/05, 20/4/2010)

36.AYİM’nin bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadığına somut gerekçe olarak, başvurucunun iddiasıyla benzer nitelikte olan davaların genel idari yargı ve Danıştay’dakabul edilmesine rağmen AYİM’de reddedilmesi göste­rilmektedir. Başvurucunun bu iddiası içtihat farklılığına ilişkin olup, tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi AYİM’nin bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadığını da göstermez.

40.Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir.

KARAR NO : 6

RG No :29130-RG T. : 25.09.2014

B.No : 2013 /5574 -K.T: 30.06.2014

25.Başvurucu, başvuruya konu kararlan veren İlk Derece Mahkeme­sinin ve Yargıtay ilgili dairesinin bağımsız ve tarafsız olmadığını iddia etmiştir.

30.6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarımvedayanılanAnayasahükmününkendilerinegöreİhlaledildiğinedair açıklamalarda bulunarak iddialarını kanıtlamak başvu­rucuya düşer.

31.Başvurucu, adı geçen gazetede yayımlanan haberin, gazete sahibi hakkında yürüttüğü soruşturma üzerinde baskı kurmak amacı taşıdığını; Cum­huriyet Başsavcısı sıfatı ile yürüttüğü mesleki faaliyetleri nedeniyle hedef ha­line getirildiğini; 2010 yılı Anayasa değişiklikleri ile yeni bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) oluştuğunu, yargıda kadrolaşmaya gidil­mesi nedeniyle davasının bağımsız ve tarafsızlıktan uzak biçimde incelendiğini ileri sürmüştür.

32.Başvurucunun iddialarına dayanak yaptığı HSYK seçimleri, Anaya­sa’nın 159. maddesinin 7/5/2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 22. maddesi ile değiştirilmesi ve söz konusu değişikliğin 12/09/2010 tarihinde yapılan referandum ile kabul edilmesinden
sonra yapılmıştır.

33.Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda başvuru­cuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia ettiği Ana­yasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hu­kuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulması iddiaların ispatlandığı an­lamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya ay­kırılığının soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlen­memiştir.

34.Somut başvuru dosyasında, söz konusu HSYK seçimleri ve HSYK’nın işlemleri ile İlk Derece Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiaları arasında bir ilişki kurulamamış; sübjektif veya objektif esaslar doğrultusunda İlk Derece Mahkemesinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını kuşkulu hâle ko­yacak bir durum tespit edilememiş ve yargılamanın bağımsız ve tarafsız ol­madığına ilişkin herhangi bir husus da saptanmamıştır.

35.Açıklanan nedenlerle, ileri sürülen ihlal iddialarının başvurucu ta­rafından kanıtlanamamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşullan yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun ol­ması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

KARAR NO : 7

RG No :29252-RG.T. : 30.01.2015

B.No :2013/ 6986 -K.T: 05.11.2014

83.AvrupaİnsanHaklarıMahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin6.Maddesi bakımından bir mahkemenin “bağımsız” olup olmadığı incelenirken, üyelerinin atanmabiçimi ve görev süreleri, dıştan gelecek baskılara karşı mevcut güvence­lerin olup olmadığıve bir bağımsızlık görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini tekrarlamaktadır. Buhükmün altındaki anlamıyla “tarafsızlık” şartı konusunda uygulanacak iki test vardır:Birincisi belirli bir davada belirli bir yargıcın kişisel kanaati konusund­aki kararı içerir.İkincisi ise hâkimin yasal yöndeki şüpheleri uzak tutmak konusunda yeterli garantiyi verip vermediğinin araştırılmasıdır. Bu, heyet olan bir ma­kama uygulandığında heyet üyelerinin kişisel davranışlarından uzak olaraktarafsızlığına şüphe getirebilecekaraştırılabilir gerçeklerin olup olmadığına karar vermek anlamına gelir. Bağımsızlık konusunda ise görünümün önemi olabilir. Bir makamın bağımsızlıktan yoksun oluşundan endişe duymak için ya­sal bir sebebin var olup olmadığına karar verilirken, tarafsız olmadığını savun­anların dayandığı nokta önemlidir. Buna rağmen bu kesin değildir. Kesin olan, endişenin tarafsız olarak doğruluğunun kanıtlanmasıdır (bkz. Çıraklar/Türkiye, B. No. 70/1997/854/1061, 28/10/1998).

85.Avrupa İnsan Haklan Komisyonu (AİHK), Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararı ile ilgili başvuruda, Kurul kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasını, yargıç bağımsızlığının ihlali için yeterli bir neden olarak görmemiştir (AİHK, Uslu/Türkiye, B.No. 29860/96,20/5/1998).

86.Tüm bu açıklamalar ışığında, AİHM, hâkimlerin yürütme ve diğer organlara karşı bağımsızlığına dikkat çekmekle beraber, hangi organ taraf­ından atandıkları hususunu tek başına mahkemelerin bağımsızlığını etkile­diğini kabul etmemektedir. AİHM’e göre önemli olan yargılama yaparken hâkimlerin talimat almamalarıdır (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 33).

87.Anayasa’da yer alan “mahkemelerin bağımsızlığı”, “hâkimlik ve savcılık teminatı” ve “hâkimlik ve savcılık mesleği”ne ilişkin ilkeler, hâkimlik ve savcılık mesleğine kabul edilen ve fiilen bu görevi yapan hâkim ve savcılar için öngörülmüştür (AYM, E.2005/47, K.2007/14, 7/2/2007).

Leave a Reply

Your email address will not be published.